Evrim ve yaşamın günümüze dek gelişi çok uzun ve zahmetli birer süreç olmakla beraber araştırmacıları yani dolaylı olarak da bizleri dünyamızın şekillenişi hakkında daha derin bir anlayışa ulaşma gereksinimine sürüklüyor ki, bu şekilleniş ile örtüşen ve örtüşmeyen milyonlarca yıllık verilerin incelenmesi ve elenmesiyle gerçekliği yüksek tablonun içeriği detaylansın, detaylanırken de netleşsin.
Bahsedeceğimiz araştırmayı yürütenlerin de belirttiği gibi biyolojik çeşitlilik küresel bir biçimde kronolojik açıdan incelendiği takdirde miktarının tektonik aktivitelerin en fazla olduğu yerlerde arttığını ve yoğunlaştığını görmek mümkün. Bu alanlara örnek olarak Himalayalar ve And Dağları verilebilir. Ancak MIT araştırmacılarına göre tektonik açıdan sakin ve uzun süredir sakin kalmış alanlarda da daha önce net bir şekilde belirlenmemiş bazı sebeplerden dolayı yüksek biyolojik çeşitlilik bulunabilmekte.
Kuzey Amerika’nın ünlü dağlık alanlarından birini oluşturan Apalaş Dağları 2 bin 400 kilometre civarı bir koridor oluşturmaktadır ve bu koridor Amerika Birleşik Devletleri’nin pek çok eyaletinden geçerek güney batı-kuzey doğu istikametinde yayılmış durumdadır. Apalaş Dağları milyonlarca yıldır tektonik olaylardan etkilenmemiş bulunmakta ve buna rağmen çok yüksek bir tatlısu biyolojik çeşitliğine ev sahipliği yapmakta.
Odak noktası olarak Apalaş Dağları bölgesindeki Tennesse Nehri Havzası’nı ele alan araştırmacılara göre bölgedeki nehrin yıllar içinde pek çok farklı kaya tabakasından geçerek akmış olması ve bunun bazı balık türlerini hayatta kalabilmek için nehrin başka kollarına gitmeye zorlamış oluşu bu balıkların gittikleri farklı bölgelere öz yeni soylar oluşturması sonucunu vermiş.
Pek çok detaylı çalışmanın ardından erozyona uğrayan tabakanın tipi ve bazı spesifik balık türlerinin habitatları arasında belli bir bağlantı olduğu kanısına varıldı. Tüm bu araştırmaların üzerinde yoğunlaşmış olduğu “Etheostoma chlorobranchium” balığının erozyon sebebiyle farklı yerlere giden ve izole kalan gruplarının farklı soylar haline geldikleri pek çok sonuç tarafından desteklenmiş oldu. 
Biyolojik çeşitliliği anlayabilmenin onu korumak için önemli bir faktör olduğunu da belirten araştırmacılar, erozyon bazlı biyolojik çeşitlilik artışının dünyanın bu koşulları sağlayan başka bölgelerinde de gerçekleşmiş olabileceğini belirtiyor.
Yaşamın devam etmek için her zaman bir yol aradığını ve mümkün olan en verimli formu almaya çalıştığını gösteren bir başka örnek daha varoluş çabasını gözler önüne seriyor.