Kitap kapaklarına göz gezdiriyordum yine, kendimi Oğuz Atay'ı incelerken buldum. her Oğuz Atay ismini okuduğumda kitabının sırtından, belli belirsiz bir şekilde, Oğuz Atay'ın yüzü aklıma geliveriyor. Birkaç fotoğraftan gördüm ben Oğuz Atay'ı, nedense en sevdiğim, sanırım beyaz ya da beyaza yakın bir renkte giydiği paltoyla olan fotoğrafı. O güzel hikayesindeki gibi, beyaz paltolu bir adam, beyaz paltolu Oğuz Atay... Yüzü nasıldı acaba Oğuz Atay'ın; Turgutcuğum Özben'i yazarken, Selim Işık'ın ıstıraplarını düşünürken. Kendini Selim'in yerine koyuyor muydu benim gibi, hoşuna giden kadınlara Günseli ismi yakışır mı diye bir daha düşünüyor muydu Oğuz Atay? Norgunk kelimesi her aklına geldiğinde bir yandan da korkuyor muydu? Bilmiyorum, ben Oğuz Atay'ı tanımadım, ya da o kendini bana, bize öyle güzel tanıttı ki, zaten içimizde biri oldu, buna ancak ne evet ne hayır diyerek cevap verilir değil mi Oğuzcuğum Atay... 

Ortada bir yalnızlık varsa mutlaka benimdir diyor Oğuz Atay'ın kaleminden çıkanlar. Belki de Oğuz Atay yazıyorsa ortada mutlaka bir yalnızlık vardır, sahipsiz olmayan. Ne zamanında anlaşılabildi Oğuz Atay, ne anlaşılmamayı dert etmemeyi başarabildi. Çok hasta olduğunda, daha da üzüldü mü yaşadıklarına? Bu hastalık Albayım, geçmeyecek galiba, diye kendine gerçeği itiraf etti mi?

Yıllardır dönüp dönüp okuyorum Oğuz Atay'ı. Bir beyaz manto hayaliyle yaşıyorum, belki Günseli çıkar karşıma diyorum ve ara ara Olric'le konuşuyorum. Selim Işık kadar sert değilim Olric'e karşı ama ben Selim de değilim. Sayfalarca mektup yazamam Günseli'ye, Turgutcuğum Özben gibi bir dostum da yok sanırım. Yine de bir şekilde korkuyu bekliyorum. Biri çıkıp gelecek, Ubor Metenga diyecek bana. Oysa gerçek korku albayım, en çok yaşamaktan korkmaktır. Ne kadar dalga geçseler de, en sonunda beyaz mantoyu giydiriverirler insana. Demiryolunda trenden inip binenlere hikayeler yazıp satmak gibi değildir yaşamak, Turgutcuğum Özben gibi kimseye anlatamazsın olup bitenleri.

Derda gibi parmaklarıma O Ğ U Z - A T A Y dövmesi yaptırmayı da düşündüm bir ara. Ya bir gün olur da, 'Ben buradayım, sen neredesin yazarım' dediğimizde çıkagelirsen... Keşke yazabilseydin Türkiye'nin Ruhu'nu. Sen vefa görmedin, en yakınlarından bile, bugün belki biz seni yüzeysel okuyoruz, yüzeysel anıyoruz, Ubor Metenga diyip paranın yolundan gidiyoruz, yine de bir disconnectur erectus olan albayından Olric'e, Turgutçuğum Özben'den Selim Işık'a seni hiç unutmayacağız.