İki bin on dokuzun Aralık ayında Çin'in Wuhan kentinde ilk kez ortaya çıkan korona virüs (kovid-19) salgını aradan dokuz ay geçmesine rağmen tüm dünyaya yayılmaya devam ediyor. Özellikle solunum yolu rahatsızlıkları ile kendini belli eden bu hastalığın ilk belirtileri arasında kuru öksürük, ateş, halsizlik, eklem ağrısı, boğaz ağrısı, solunum sıkıntıları gibi durumlar yer alıyor. Solunum yollarını hedef alan bu salgın (pandemi) bulaşıcı olduğundan korona virüsünden korunmak için şimdilik maske-mesafe-hijyene dikkat etmek gerekiyor. Aşı ise hala muallakta. Rusya bulduğunu açıkladı, diğer ülkeler ise araştırmalara devam ediyorlar. Aşı bulunup, insanlar aşılanıncaya kadar hastalığın devam edeceği görülüyor. Birçok ülke “sürü bağışıklığı”nı denedi ancak bu da çare olmadı. Hatta bunu deneyen birçok ülkenin karar alıcıları koronaya yakalandılar. Çünkü kovid-19 çok bulaşıcı ve ölümcül bir virüs. Özellikle yaşlıları ve kronik hastalıkları olanları etkiliyor. Yıkım büyük… Başlıkta yazdığım gibi gözle görülemeyen küçücük bir mikrop dünyayı neredeyse dize getirdi. İnsanlar kendilerini izole ediyorlar, ekonomiler daraldı,milyonlarca insan işsiz kaldı, gıda-hijyen malzemeleri üretenlerin dışındaki birçok fabrika kapandı ve kapanıyor. Okulların uzaktan eğitim vermeleriyle kırtasiye-okul giyeceği satanlar-kantinciler-servisçiler işsiz kaldılar. Sokağa çıkma yasakları ve salgının artmaması için kapatılan birçok işyeri de ya açılmadı ya da açılıp kapandı. Bireyler ikinci bir dalga korkusuyla yaşıyorlar. İkinci bir evre olursa esnaf tamamen biter. İnşallah en kısada zamanda aşı bulunur ve hastalık önce geriletilip tamamen yok edilir. Kovid-19 yok edilse bile Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) insanlığın yeni salgınlara hazırlıklı olmasını dile getiriyor. Yeni salgınlar da muhtemelen daha bulaşıcı ve yıkıcı olacak. Emperyalist aç gözlülük… Emperyalist ülkelerin yeni kıtaları keşfetmeleri ve sanayi devrimiyle birlikte dünya kirlenmeye başladı. Evet insan yaşamı kolaylaştı ama bunun bedelini de insanlık hala çaresi bulunmayan yeni hastalıklarla ve gittikçe kirlenen çevre ile ödüyor. Sorumlusu kim? Gelişmiş ülkeler. Gelişmekte olan ve gelişmemiş ekonomiler bundan görece daha az sorumlular. Şirketlerin kar hırsları ve emperyalist devletlerin bunları koruma güdüleri dünyayı neredeyse yaşanamaz hale getirdi. Çare ne? Çok Uluslu Şirketlerin (ÇUŞ) aşırı kar hırslarına karşı yeterince mücadeleedemeyen dar ve orta gelirliler, sendikalar, emekten yana olan partiler vesivil toplum örgütlerinin (STK)yapamadıklarını Çin’de bir kişiden çıkıp bütün dünyaya yayılan, şu anda 30 milyon insana bulaşan, bir milyona yakın insanı da öldüren ve sadece mikroskop altında görülebilen küçücük bir mikrop yaptı. Emperyalist-kapitalist-gelişmiş-gelişmemiş-az gelişmiş-sömüren-sömürülen-sözde sosyalist ülkelerin hepsi de bu duruma çaresiz kaldılar. Peki çare ne? Çare insanların-ülkelerin-çevrenin sömürülmediği, sömürünün değil emeğin yüceltildiği eşitlikçi bir düzen. Varın adını siz koyun gayri.