Geçen hafta gündemi en çok meşgul eden konuların başında çiğ süte verilen yeni tavsiye fiyatı oldu. Uzun zamandır çiğ süte zam yapılmamıştı ve ardı ardına gelen yem fiyatı artışları hayvan yetiştiricisinin belini bükmüş, sahadan, konu ile ilintili kooperatif ve birliklerden ardı ardına “kazanamıyoruz” çığlıkları yükselmeye başlamıştı. Bu durumda süt ineklerinin kasaba gitmesi de an meselesi olmuştu, hatta bazıları kasaba teslim edilmişti. Bunun üzerine benim de yönetim kurulu üyesi olarak içerisinde yer aldığım Ulusal Süt Konseyi (USK) geçen Salı akşamı toplanarak, 8 Aralık’tan geçerli olmak üzere yeni çiğ süt alım fiyatını açıkladı. USK tarafından belirlenen kalite kriterlerine yani belirlenen miktarlarda yağ ve proteine sahip olan çiğ sütün tavsiye fiyatı litrede 3 lira 20 kuruştan, 4 lira 70 kuruşa çıkarıldı. Yetiştiriciye devlet litresi başına 20 kuruş da prim verecek ve bu şekilde fiyat 4 lira 90 kuruş olarak uygulanacak. Yetmez ama evet idi… Bu fiyat her ne kadar çiğ sütte kazanmak için gerekli olan ve bir kilo sütle ne kadar yem alındığını gösteren değer olan süt/yem paritesinin altında kaldıysa da piyasa genellikle bunu olumlu karşıladı. Yetiştiricinin kar etmesi için parite en az 1/1,3 olmalı. Yani yetiştirici 10 kilo süt sattığında, aldığı parayla en az 13 kilo yem alabilmeli. Bir buçuk kilo alırsa ballı börek olur. Tavsiye fiyatı ne demek. Yani tavsiye ediyorum demek. Referans fiyat da deniyor buna. USK’nin bu manada yaptırım yetkisi bulunmuyor. Bu nedenle fiyat açıklansa bile piyasa fiyatını arz-talep dengesi belirliyor. Sütün bol olduğu zaman eskisi kadar olmasa bile süt daha düşük fiyata satın alınırken, az olduğu zamanlarda daha fazla kıymet buluyor. Tüketici kaybediyor… Çiğ süt fiyatına yapılan söz konusu artış, her zaman olduğu gibi yine tüketiciye zam olarak geri döndü. Bu fiyat 8 Aralık’tan itibaren geçerli olacak ama şimdiden marketlerde bazı firmaların süt ürünlerine zam yaptıklarını görüyoruz. Halbuki marketlerde satılan ürünlerin hammaddesi olan çiğ süt şu andaki fiyattan satın alınıyor. Hele eski peynirler en az üç ay öncesinin sütünden yapıldı. Ancak çiğ süte zam haberi duyulur duyulmaz, işleyicilerin bir kısmı hemen zammı patlatıyor. Hem de daha yüksekten. Normalde bir süt işletmesi 8 Aralıktan itibaren çiğ süte 1,5 lira fazla para ödeyecek. Diyelim ki fabrika 7 litreden bir kilo beyaz peynir yapıyor. Bu da ortalama 10,5 lira ekstra maliyet yapar. Bu durumda beyaz peynirin fiyatına 10,5 lira zam yapması normal. Diyelim ki kaşar peyniri yapıyor 10 kilo sütten. Bu maliyete 15 lira yansıyor ekstradan. Dolayısıyla kaşar peynirine 15 lira zam yapılması normal olarak görülebilir. Yoğurtta da 2 liralık artış normal karşılanır. Ama geçtiğimiz yıllarda, süt ve süt ürünlerine zam oranlarının daha da üzerinde artış yapıldığı görülüyor. İnşallah bu böyle olmaz. Olursa bu iki şeyi beraberinde getirir. Hileli süt ürünleri artacak… Birincisi; insanlar alım gücü düştüğünden, bu ürünlere daha az ulaşabilecekler. Bu da hileli ürün sektörünü daha fazla harekete geçirecek, piyasada daha fazla hileli süt ürünleri görmek mümkün olacak. İkincisi ise, yüksek fiyatlar nedeniyle normal, namuslu, düzgün çalışan fabrikaların ürünlerine olan talep azalacak. Ve muhtemelen de böyle sanayicilerin depolarında mal kalacak. …derken tavsiye fiyatının açıklandığı günün ertesi, yeme yeni bir zam daha geldi. Zaten son iki aylık süreçte ortalama yüzde 48 zam yapılmıştı. Bu durumda üretici bir daha kaybetti. Bunun tek çözümü var, tarımda maliyetlerin düşürülmesi. İthal edilen tarımsal girdileri Türkiye’de üreterek, tarımsal girdi maliyetlerini azaltarak, üreticinin para kazanmasını sağlanmak. Böyle olduğunda üretici para kazanır, tüketicinin cebinden de de daha az para çıkmış olur. Kazan kazan yani…