23 Nisan 1920’de Ankara`da Hacı Bayram Camisi’nde kılınan Cuma namazı sonrasında, benzeri görülmemiş şekilde iki seçimle kurulmuş olan TBMM açıldıktan sonra, yasama, yürütme ve yargı yetkilerinin Meclis elinde kuvvetler birliğine dayalı idaresi olan meclis hükümeti sistemi oluştu 20 Ocak 1921`de Teşkilat-i Esasiye Kanunu ve var olan Kanun-i Esasi`nin Devlet-i Osmaniye`den bahseden 1-4. Maddeleri yerine; Teşkilatı Esasiye Kanunu Madde I- Hakimiyet bila kaydu şart milletindir. İdare usulü halkın mukadderatını bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına müstenittir. Madde 2- İcra kudreti ve teşri selahiyeti milletin yegane ve hakiki mümessili olan BMM’de tecelli ve temerküz eder. Madde 3- Türkiye Devleti BMM tarafından idare olunur ve hükümeti BMM Hükümeti ünvanını taşır. Madde 4- BMM vilayetler halkınca müntehap azadan mürekkeptir. Türkiye Devleti`nden bahseden ve  “Hakimiyet bilakaydü şart milletindir” diyerek, anayasada adı geçmese de rejimin adı Cumhuriyet olarak konmuştu. 99 yıl önce 29 Ekim 1923 (18 Rebiyülevvel 1342) senesinde, TBMM ikinci dönem toplantısında Gazi Mustafa Kemal’in, 1.-2.-4. maddelerini değiştiren Anayasa teklifinin kabulü ile Türkiye Devleti`nin yönetim biçimi olarak Cumhuriyet ilan edilmiş oldu. (TDK: Cumhuriyet “Milletin, egemenliği kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği milletvekilleri aracılığıyla kullandığı yönetim biçimi”) parti başkanı ve genel merkezlerin müsaade ettiği kadar! Madde 1.- (Değişik : 29.10.1339 (1923) - 364 S. Kanun) Hâkimiyet, bilâ kaydü şart milletindir. İdare usulü halkın mukadderatını bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına müstenittir. Türkiye Devletinin şekli hükümeti, Cumhuriyettir. Madde 2.- (Değişik : 29.10.1339 (1923) - 364 S. Kanun) Türkiye Devletinin dini, Dini İslâmdır. Resmi lisanı Türkçedir. Madde 4.- (Değişik : 29.10.1339 (1923) - 364 S. Kanun) Türkiye Devleti Büyük Millet Meclisi tarafından idare olunur. Meclis, hükümetin inkısam ettiği şuabatı idareyi icra vekilleri vasıtasiyle idare eder. Yukarıdaki maddeleri dikkatlice okuduğumuz zaman göreceğimiz gibi, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran başta Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşlarının, ülkenin payidar kalması, bağımsızlığı, idaresi, kalkınması yolunda yapacakları çalışmalar için gerekli gördükleri destek ve yardımı sadece ve sadece milletin kendisinden alacaklarını bilerek hareket etmişler. 99 yıl önce ilan edilen Cumhuriyet, başlangıçtan itibaren, çeşitli zamanlarda emperyalist sömürgeci kapitalist ülkelerin kışkırtmalarıyla, içerideki taşeron kukla hainlerin çıkardıkları isyanlar, kendi halkına karşı silahlı darbe yapan, sırtlarının sıvazlanmasından hoşlanan hainler (1970’li yıllarda CIA’nın Türkiye Şefi olan Paul Henze, ABD Başkanı Jimmy Carter’a 12 Eylül darbesini “bizim çocuklar başardı” diye bildirmişti.), sözde aydın, sanatkar, kerameti kendinden menkul kaba softa ham yobaz, okumuş lümpen takımı içerisindeki at gözlüğü takanlarla uğraşması, zaman zaman milletin yönetim ile ilgili iradesini ortaya koymasını engellese de, Gazi Mustafa Kemal Atatürk`ün “Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir” sözünden aldığı güçle, millet olarak ayağa kalkmasını bilmiştir. Dün olduğu gibi bugün de Cumhuriyet rejimi ilkeleri doğrultusunda yaşadığını söyleyen! ve bunu çevresine kabul ettirmeye çalışan laik, bazı siyasetçi ve aydın elit zümre! mensupları, Cumhuriyet’in karşısında en büyük tehlike, geri kalmışlığın müsebbibi olarak, İslam’ı ve hayatlarını İslam inancının gerektirdiği gibi yaşamaya çalışanları gösteriyorlar. Unutmayalım din (inanç) hayatın kendisidir. Din (etkileyici güç), dil (geçmişi tanımaya anlamaya yarayan) sanat, gelenek toplumdaki süreklilik ve gelişimin ana unsurlarıdır. Bu ana unsurlar olmazsa, millet ne var olabilir ne de gelişebilir. 1982 Anayasası Madde 2’deki laiklik maddesine dayanarak, İslam dini ile kavgalı olmak yerine, madde 5’te yazılı olan, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak ile ilgili olarak, bölücü yerli işbirlikçi kuklalara ve onların ağababalarına karşı milli bir duruşla karşı koymalılar. Bu zatı muhteremler kendilerini Cumhuriyet’in koruyucusu olduklarını göstermek için, ya yıkıntıları üzerine Türkiye Cumhuriyeti`nin kurulduğu Osmanlı İmparatorluğu’nu görmemezlikten geliyor veya bugünkü olumsuz olayların sorumlusu olarak suçluyor ya da geçmişlerine galiz sözlerle hakaret ediyor. Geçmişine küfür edenler gelecekte küfürle anılırlar! Kuruluşunun 100. yılının eşiğinde olan Cumhuriyet’in ve Türk Milleti’nin değerli birer mensubu olarak, yaratılanı severiz yaratandan ötürü diyen, T.C. kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk`ün; "Benim naçiz vücudum, bir gün elbet toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti, ilelebet payidar kalacaktır” sözünü anlayan, emperyalist kapitalist sömürgeci ülkeleri dost edinen satılmış yerli işbirlikçilerden uzak duran cumhur olalım.