Bugünkü bilgilerin eşliğinde, Dünyanın 6000 yıllık yazılı tarihi içinde, 5000 yılı aşan bir sürede devamlılığı bulunan Türk tarihinin dünya medeniyeti ve insanlık tarihine sağladığı olumlu katkılar büyük önem taşımaktadır.
Bizler son 50 yılda görmediğimiz, belki gelecek 30-40 yıl içinde geçen yüzyılın sonu yaşanan savaşlar ve katliamların tekrarlanmayacağını düşünürken, ülkemizin, milletimizin geçmişini unutan! kendi milletine ve inancına yabancı kalan batı ve Avrupa hayranı olan sözde lümpen aydınların, emperyalist kapitalist sömürgeci, batı ve Avrupa ülkelerinin nasıl vahşi bir vicdani belleğe sahip olduğunu görememelerini üzüntüyle izlerken, millet olarak bizler için bağımsızlığımızın ne kadar önemli olduğunu görüyoruz.
İçinde bulunduğumuz Temmuz ayı içerisinde, sömürgeci kapitalist emperyalist batı ve Avrupa ülkelerinin, inanç ve kendilerinden olmayan topluluklara uyguladıkları soykırımının vicdansız uygulamalarından biri olan, 6 Nisan 1992 yılında, demokratik, hümanist, özgürlükçü Avrupa’nın göbeğindeki Bosna Hersek’te başlayan,11- 12 Temmuz 1995’te Sırp Cumhuriyeti Ordusuna bağlı ‘’Akrepler’’ isimli, General Ratko Mladiç komutasındaki paramiliter grup tarafından, Srebrenitsa’da en az 8372 Bosnalı Müslüman katliyle zirve yaparken, 400 silahlı Hollandalı Barış Gücü! askerleri ve özgürlükçü demokratik! başta ABD ve batı dünyası sessizce seyretmekle yetiniyordu…
Katliam sırasında sadece vicdan yoksunu sömürgeci batı mı sessiz kaldı dersiniz! Buna en güzel cevabı, Aliya İzzetbegoviç’in şu sözleri verir kanısındayım; Ve her şey bittiğinde, hatırlayacağımız şey; düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır…
15 Temmuz 2016 senesinde milletimizin hizmetinde olması gereken silahlı kuvvetlere mensuplardan Amerikancı- FETÖ’cü millet düşmanı, vatan hainleri ülke yönetimini ele alıp, sömürgeci emperyalist kapitalist ülkelerin çıkarlarına hizmet etmek için başlattıkları hain darbe girişimi, hiçbir durumda özgürlüklerinden, bağımsızlıklarından, inançlarından taviz vermeyen ve bu uğurda şahadet şerbetini içmekte bir an tereddüt etmeyen Türk milletine mensup, başta 251 şehidimiz, 2196 gazimiz ve vatandaşlarımızın sinesine çarpıyordu.
Emperyalist kapitalist sömürgeci batı hayranı, milletine yabancı, şahsi ikbal peşinde olan zatı muhteremlerin, darbeye kalkışanları terörist olarak görmemeleri, darbeyi, kontrollü darbe diyerek çarpıtmaya, sulandırmaya çalışmaları, söylemleri ve düşünceleriyle, kendilerini özgürlükçü demokrat kabul edip, darbecileri terörist olarak kabul etmeyen, sığınma hakkı veren, vicdan yoksunu batı ülkeleriyle ayni olması, bu zatı muhteremlerin, Milli iradeye ve egemenliğe verdikleri değeri göstermektedir.
Egemenlik, hiçbir mâna, hiçbir şekil ve hiçbir renkte ve işarette ortaklık kabul etmez (1922) Gazi Mustafa Kemal
Millet olarak var olmanın ve varlığını sürdürebilmenin yegâne yolu, şahıs olarak milli iradenin gücüne inanmak, nereden geldiğinin, nereye ait olduğunun bilinciyle vicdan sahibi olup, zalim olmadan, intikam peşinde koşmadan, adaleti arayan, adaletli olup, iyilik peşinde ömür tüketip, kötülüklerin kapısını kapatmaktan, insan ve diğer yaratılanların hayatlarına değer vermekten (Yaratılanı severim Yaradan’dan ötürü / Yunus Emre) geçtiğinin bilmeliyiz.
Gelin Bosnalı büyük devlet adamı Aliya İzzetbegoviç’in şu sözlerine kulak verelim; Biz de zalimlerden olursak, zulme karşı savaşmamızın bir anlamı kalmaz.

Kur-an’ı Kerim Zilzal suresi 99. Suresi 7-8 ayet meali ‘’Her kim zerre kadar hayır işlemişse onu görecektir. Her kim, zerre kadar şer işlemişse onu görecektir.’’
Millet olarak gelecek olan günlerimizi birlik beraberlik içinde yaşamamız ve gelecek nesillere özgürlük içinde yaşayabilecekleri bir ülke bırakabilmenin tutkalı, geçmişimizi iyi tanımaktan, bize bu ülkeyi emanet edenlerin fedakarlıklarını bilmekten geçer.
Yaşadığımız yerlerin tarihini ve bölgede geçen olayları ne derece biliyoruz diye kendimize sorduğumuzda verecek cevap bulamıyorsak, durup düşünelim…
İzmirli olarak, çok büyük masraflar yapmadan, çocuğunuzun elinden tutarak, Kurtuluş Savaşı öncesi 15 Mayıs 1919’da İzmir rıhtımına çıkan Yunan Efzon Alayına Kordonboyu’nda ilk kurşunu sıkarak 31 yaşında şahadet şerbetini içen Gazeteci Hasan Tahsin Recep’e ait (Osman Nevres) Konak Meydanı’nın kuzey bölümündeki heykeli gösterip, İzmir Konak Meydanı’ndaki Hükümet Konağında asılı Yunan bayrağının 9 Eylül 1922 günü Yüzbaşı Şerafettin Bey’in komutasındaki Teğmen Ali Rıza Bey tarafından indirildiğini, Yüzbaşı Şerafettin Bey’deki Türk Bayrağı gelene kadar, İzmirli kadınların elleriyle diktikleri küçük bir Türk Bayrağının asıldığını anlatırsanız, Kurtuluş Savaşı’ndaki şehitlerimizi gazilerimizi yâd etmiş, geçmişimizi anlatmış olursunuz.
 "Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz'dir. İleri! " Başkomutan Mareşal Gazi Mustafa Kemal.
Not; Geçmişine küfür edenler gelecektekilerden küfür işitirler…