İran ve İsrail arasındaki gerginlik tüm dünyaya korkulu bir hafta yaşattı. Olay sadece savaş değil tabii ki… Ekonomik, siyasi ve sonrasında oluşacak istikrarsızlıklar bütün dünyayı meşgul etti. Saldırılar yakından takip ediliyor ve saldırıların gücü konusunda yorumlar yapılıyor. Saldırıların ölçüsü ise piyasalardaki yukarı veya aşağı yönlü hareketi belirliyor. Taraflar geri çekilir, karşılık vermezse “kırmızı çizginin” aşılması kabul edilmiş olacak. 

İsrail açısından tepki vermezse eğer göz yummuş, korkmuş anlamına gelecek, diğer İsrail düşmanları da bundan cesaretlenecek. İran da öyle… Eski kül yutmaz,  yıllarca “Büyük şeytan, Küçük Şeytan” dediği rakibi karşısında iç kamuoyunda itibar kaybedecek. 

Dolayısıyla misilleme şart idi… Ancak gücü etkisi konusunda, piyasalar açısından belirsizlik oluştu. Bu konu da piyasanın sevmediği bir durum. Bir masa etrafında oturup anlaşsalar iyi de siyasi veya diplomatik olarak bunu çözme ihtimalini bırak; niyetleri yok!

İsrail için İran, ABD desteğinin gerekçesi… İran için İsrail bölgedeki güç gösterisinin temeli..

Bu arada ABD tarafından gelen haberler sıcak değil. FED Başkanı Powell, son açıklamasında “Kısa vadede faiz indirimi yok!” dedi. Kasım 2023’ten beri bizzat kendisinin başlattığı ve gündemde olan “faiz indirimi başladı başlayacak” söylemini de kendisi bitirmiş oldu…

Bir de piyasalarda şişen dolar bolluğu var. ABD’li yetkililerin  “Dolar bizim para birimimiz ama sizin sorununuz.” Sözü şimdi faiz oranlarına dönmüş görünüyor. Evet “faiz oranları bizim sorunumuz” oldu. Faiz oranlarını düşürmeyen bir FED dünyanın geri kalanına önemli bir maliyet yükleyecek. 

Faiz oranı, diğer para birimlerini dolar karşısında zayıflatır. Dolarla ticareti yapılan petrol ve hammadde ithalatını pahalı hale getirir. Diğer merkez bankaları da faizi yükseltir ki kendi para birimi değer kaybetmesin… Sonuçta dolar bağımlılığı arttığı sürece yüksek faizler; yüksek faizler de enflasyonu arttıracak bir sonuç doğuracak. Dolar bağımlılığını yeniden düşünmek gerek.