Gelir dağılımı her zaman sıkıntılı bir konudur. “Biri yer, biri bakar.” diye diye atasözlerine kadar gelen bu konu, ne yazık ki gerçektir. Türkiye'de en yüksek gelire sahip olan nüfusun % 20'lik kesimin toplam gelirden aldığı pay, geçen yıl 1,8 puan artmıştır. % 50'ye yaklaşan bu durum, pek de arzu edilen bir şey değildir. Çünkü nüfusun beşte biri, gelirin yarısını almaktadır. 

Aksi gibi en düşük kesimlerin, milli gelirden aldığı payda da bir azalma söz konusudur. Sosyal anlamda çeşitli sorunların habercisi olabilecek bir durumdan söz etmekteyiz.

TÜİK tarafından açıklanan 2023 yılına ilişkin "Gelir Dağılımı İstatistikleri"nden bir değerlendirmeyi burada yapalım.

2023'te milli gelirden en fazla pay alan ilk dilimdeki % 20’lik kesim (yaklaşık 22 milyon kişi) milli gelirin % 49,8’ini almaktadır. 

Bir dönem % 6,5’lere kadar yükselen en düşük kesimlerin milli gelirden aldıkları payda da azalma görülmüş, % 5,9 olarak gerçekleşmiştir. Haliyle en düşük ve en yüksek kesimlerin milli gelirden aldığı pay % 56 olunca, geri kalan % 44’lük parça da nüfusun % 60’ını oluşturan üç grup arasında dağılmaktadır. Bu durum çok istenen bir durum değildir. Ve ne yazık ki gelir dağılımı rakamları bu çarpıklığı göstermektedir.

Gelir ve servet dağılımının dengesizliğine dair çeşitli ölçümlerde bu sapmalar ortaya konulmuş olsa da Lorenz Eğrisinin ele aldığı, “nüfusun beşte biri, gelirin ne kadarını aldığına ilişkin hesaplamalar”  sonuçlar hem halkın hem de siyasetçinin yüzünü güldüren cinsten değildir. 

İngiltere, Japonya ve Fransa’da en zengin yüzde 1’lik kesimin servet içindeki payı % 20 seviyesinde iken; bu oran Rusya’da % 56, Hindistan ve Türkiye’de % 40 olarak gerçekleşmiştir. Çin, ABD ve Almanya’da ise bu oran % 30’lar seviyesindedir. Sonuçta gelir bazı dar gruplarda kalmaktadır. Bu da doğal olarak toplumsal barışı etkileyen bir durumdur.

Başka bir hesaplama ise Gini katsayısı üzerinden yapılmaktadır. Gelişmiş ülkelerde 0,30 - 0,40 aralığında gerçekleşen Gini katsayısında Türkiye, son birkaç yılın da gerisine giderek 0,433 olarak gerçekleşmiştir. Bu durum enflasyona da bağlansa ekonomide gelir dağılımına ilişkin daha etkin önlemler alınmasını zorunlu kılmaktadır. 

Son bir veri ile konuyu tamamlayalım: Türkiye'de yıllık ortalama hane halkı kullanılabilir geliri, geçen yıl bir önceki yıla göre % 70,7 yükselişle 167 bin 983 liraya çıktı. Burada toplam gelirden en yüksek payı % 48,5 ile maaş ve ücret gelirinin aldığını, ikinci sırada % 22,1 ile müteşebbis gelirinin aldığını da belirtelim. Ekonomi seçim öncesinde bu verilerle yeni değerlendirmeleri beklemektedir.