2 hafta önceki yazımda 2 kadın 2 şehir ve 1 hikayelerinden bahsetmiştim. Fütursuzca işlenen kadın cinayetleri.rnEşi tarafından kıskançlık krizi sonucu bıçaklanan, sevgilisinden ayrılmak istediği için vurulan, boşanmak istemeyen eş tarafından kafası parçalanan ve sonuçta itaat etmediği için canlarından olan kadınlarımız…rnBizi en iyi tanıyanlarrnErkekler tek düze büyütülüyor. Babalarından gördükleri ‘annelerine’ verilmeyen değer ile. Anneler gününde ufak bir hediye ya da çiçek alıyor babaları. Bu sefer de ne oluyor? Sadece senede 1 gün hediye alınan bir meta haline geliyor ‘annelerimiz’.rnBu anneler günü yine aynı reklamlar ve aynı indirimler gözümüze batırılıyor.rnAnnemiz yemek hazırlarken ona ‘yardım’ ediyor muyuz? Ya da temizlik yaparken.rnO uzun uzun daldığında ‘annem nasılsın? , neyin var?, diye soruyor muyuz?rnHayır. Maalesef sormuyoruz.rnAslında en yakın arkadaşımız annelerimiz. Bizi en iyi tanıyan, en çok içimizi görebilen kişi.rnOnlarca kadın cinayeti ve geride kalan annesiz çocuklar…rnReklamlarda gördüklerinde daha da bir canlarını acıtıyor. Bu anlamsızca zorunlu anlam yüklenen ‘Anneler Günü’.rnSokak, televizyon, radyo yani anlayacağınız her yerde 1 ay önceden başlıyor bu ‘Anneler Günü’ söylemleri. Kadın cinayetini baz aldım. Ama onca annesiz çocuğumuzun da canı acıyor elbette. Düşünmüyoruz parçaları. Hep bütüne bakıyoruz. Aslında derine İnebilsek, parçaların nasıl parçalandığını görebilsek.  Bu kadar acıyan canı daha da acıtmayız.rn‘Kapitalist sistemin kölesiyiz’ diyoruz. Durdurmak için ne yapıyoruz. Götürmeyelim bu Pazar annemize çiçek. Almayalım hediye. Her gün sarılalım, öpelim ve ‘Annecim iyi ki varsın’ diyelim. Olmaz mı ?rnTüm annelerimizin her gününü kutluyorum.rnSebebi ne olursa annelerini hiç uğruna kaybeden, canım çocuklarımızın yüreklerinden öpüyorum…rn