Yazmak istemediğim yerdeyim. 

Bulunduğum nokta tam da burası. Hiçbir konu üzerine konuşmak istemiyorum. 

Konumuz; konusuzluk!

Bazen öyle olur…

Bir kedi tekmelenerek öldürülmüştür,

Bir kız çocuğunun kafatası okulda sekiz yerinden çatlamış, okul ambulans çağırmamıştır,

Hayat olduğundan pahalı, pahalı olduğu için tatsızdır, 

Bazen öyle olur…

Gurur duyarsın, tüm dünyaya kafa tutacak gururların vardır; Kaan gibi

Seçim yaklaşır herkeste bir geçim telaşı,

Olur, bazen öyle.

Çok şey olur, söyleyecek çok şey vardır ama susmak istersin.

Hiç bir şey yapmak gelmez içinden, beklersin.

Konuşmak istemekle istememek arasında bir denge kurmak önemlidir. Konuşursan kırmaktan korktuğun için susarsın. Susmak, bazen en güçlü ifadedir bunu bildiğin için susarsın. 

Ancak söylenmeyi bekleyen sözler vardır. Yanlışa yanlış, doğruya doğru demek gibi…

Düşünme hiç “Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil” diye,

Ya yanlışa yanlış diyeceğiz hep birlikte.

Haykıracağız;  öldürme bir masumu, kirletme doğayı,  vahşeti bırak vicdanlı ol!

Haykıracağız hayat pahalı eve ekmek götüremeyenler var!

Haykıracağız, dünya ile yarışan teknoloji üretmeye başladık!

Haykıracağız, yaşamak insanların hakkı olduğu kadar tüm canlıların da hakkı!

Ya da susacağız.

“Eğer susmak istiyorsanız ve konumuz konuşmamaksa, sessizliği koruyabilir ve devam ettirebilirim.

Ne de olsa konumuz; konusuzluk.

Bir bebek atılmıştır eski bir binaya,

Yeni doğmuş bir bebek!

Dünyadan haberi olmayan, güneş ile birlikte yalnızlığı, kimsesizliği, acımasızlığı, annesizliği, açlığı, ayazı, zalimliği görmüş bir bebek…

Tam konuşacak, haykıracaksındır! 

O bebeği düşünüp susarsın. 

Bütün konular konusuzdur artık…

Ylz der ki;  vicdanını kaybetmiş bir dünyada kimsesiz bir bebek gibidir bazen konuşmak. Anlayanın yok, duyan hiç yok !