Bilenler bilir; etimoloji, tarih, felsefe bir de hayvanları çok severim.  
 Bazen bir kelimenin içinde kaybolup gitmişliğim bile vardır. Sizin, söylemeyi en çok sevdiğiniz kelime nedir? Söylemesi size ilginç gelen, söylediğinizde sizi şaşırtan, duyduğunuzda mutlu olduğunuz.  
Resim disiplininde yüksek lisans yaptığım için bu ara boyalarla haşır neşir durumdayım. Renklerin,  çizimlerin içinde kayboldum. Güzel bir kayboluş… 
Sıbğat; boya demek ve ben bunu yeni öğrendim.  Bir şeyin yeniden inşası renk değiştirmesi anlamında kullanılır. İnsibağ ve inikas; rengine boyanma ve onu aksetmektir.
“İnsiğbağ” ne güzel bir kelimedir, içinde kaybolmuşluğum vardır… Ki zaten kelime de bunu anlatır.  Kiminleyseniz ona dönüşüyorsunuz, dönüştürüyorsunuz. Kökeni; “Sıbğat” kelimesinden geliyor boyanıp yenilenmek gibi. Sevgi konuşan sevgiye dönüşüyor, nefret konuşan nefrete. İnsan kimlerle yol yürüyorsa zamanla onlara dönüşüyor. Sadece karakter bakımından değil, zekâsını, kapasitesini, yolunu hep çevresindekiler belirliyor. Bu yüzden dikkat etmek gerekir:  dönüşüyoruz, dönüştürüyoruz. 
Gündem 31 Mart yerel seçimleri olmuşken biraz seçimlere yönlenelim istedim. Ünlü düşünür Sokrates demokrasi kavramına inanmaz. Ezkaza ben de… Neden mi? Demokrasi; çoğunluğun alacağı karar demektir. En kısa tanımı bu olsa da siyaset bilimciler “Çoğunluğun tiranlığı” deyimini siyaset bilimine sokarak çoğunluğun her zaman doğru olanı seçemeyeceğini ya da çoğunluğun kararının azınlığı nasıl etkileyeceğini tartışmışlardır. İşte tam da bu noktada Sokrat haklı çıkar. Alınacak kararın, yapılacak seçimin toplumun her kesimini memnun etmesi mümkün değildir. Mutlaka sonuçlardan memnuniyetsizlik duyacak bir kesim olacaktır. Çünkü zaten seçimler adil değildir. Ona göre adil bir seçim olabilmesi için seçmenlerin hepsinin aynı yeterlilikte, aynı eğitim düzeyinde olması gerekir. Elmalar ve ayvalar seçim yaptığında hangisi kazanır sizce? Çoğunluk olan değil mi? Peki bu adil midir? Elmaların fikri?   
Krallık, monarşi, teokrasi gibi diğer yönetim biçimleri ile kıyaslandığında Sokrates’in de eleştirdiği gibi her ne kadar eksik yönleri olsa da toplumları en fazla adil yönetime yaklaştıran demokratik yönetim biçimi yine demokrasidir. Demokrasi en iyi yönetim şekli değildir, kötü yönleri en az olan yönetim şeklidir. Daha iyisi yapılana kadar şimdilik en iyisi bu. Her seçimin kaybedeni ya da kazananı olacaktır.  Toplumsal refahı sağlayabilmek için seçmenin şunu bilmesi gerekir;  hoşgörü! Toplumsal hoşgörü!   
"İnsan yaklaştıklarından huy kapar. Her çevrenin kendine has terbiyesi vardır." demiş Nurettin Topçu. İnsan, en çok vakit geçirdiği beş kişinin ortalamasıdır, çevremiz aynamızdır, her zaman bizi yansıtır. Yaşadığımız yer, vakit ayırdığımız insanlar...
“İnsan aradığı şeydir.” Aslında herkes, bir bakıma aynı şeyi arar; anlaşılmak. Seçmen de bunun için sandığa gider. Anlaşıldığı yerde olmak için. Ancak anlaşılmak için taraf olmaya gerek yoktur. Çünkü hepimizin aradığı: birbirimize saygı duyduğumuz, anlaşıldığımız, adil bir toplum içerisinde yaşayabilmek. Aradığımız şey buysa; hepimizin konuşması gereken hoşgörü olmalıdır.  Çünkü “insibağ” kelimesi bize şunu anlatır; insan konuştuğu kişiye dönüşür. Siz öfkeli biriyle konuşursanız öfke size bulaşır.   
Biliyorum; toplumsal bir barış için yol uzun. Evet, yol uzun amma velakin çabalamaya değer. Yaşanmış ve yaşanacak güzel olan her şey için…
Seçimin kazananı kim olur bilemem ama toplumsal olarak birbirimizi istediğimiz renge boyayabiliriz, bu mavi de olabilir siyah da.