İlk defa 1990 yılında Vergi Haftası’nı kutlamaya başladık. Her yılın Şubat ayı son haftası, bu yıl da 26 Şubat-3 Mart arası vergi haftasını kutlayacağız.

Pekala 34 yıldır kutluyoruz ama nasıl kazanımlar elde ettik, bunu da sorgulamak gerekiyor. 

Toplumda vergi bilincinin oluşması ve vatandaşların bu konuda gereken hassasiyeti sergilemesi noktasında birçok etkinlikler düzenleniyor. Vergi ödemenin bir vatandaşlık görevi olduğu çeşitli sloganik sözlerle Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından kamuoyu ile paylaşılıyor. 

Şimdi gelin sonuçlara bir göz atalım. Türkiye’de 1 milyon 100 bin civarı Kurumlar Vergisi mükellefi var ve bunların yaklaşık 70 bini vergi ödüyor. Dolayısıyla yüzde 93.6’sı matrah beyan etmiyor!

Son 20 yıllık performans dikkate alındığında ortalama 1.5 yılda bir vergi affı çıkarıyoruz. Demek ki, vatandaş ya vergisini ödeyemiyor ya da ödemek istemiyor. 

Ücret geliri elde eden bir vatandaşımız, SGK Primi, Gelir Vergisi, Damga Vergisi, ÖTV, KDV, Emlak Vergisi, MTV, Özel İletişim Vergisi başta olmak üzere 15-20 arası vergi çeşidi ve yüzde 55-60 arası vergi yükü ile karşı karşıya.

2023 yılında tahakkuk eden 100 birimlik verginin 25’i ödenmemiş. Ödenmeyen rakam devletin toplam borcunun dörtte biri düzeyinde. KDV’de ödeme oranı yüzde 61, trafik para cezası dışındaki cezalarda yüzde 10’un altında.

Vergi Denetim Kurulu’nun yaptığı incelemelerin yüzde 80’i sahte belge düzenleme ve kullanma içerikli. Gelinen düzeyi düşünün!

Her yıl Vergi Haftası kutlamak epey işe yaramış görünüyor değil mi? Toplum vergiye karşı direnç besleme açısından giderek daha katı bir hal alıyor, dolayısıyla iyimser atmosfer yaratmaya gerek yok. 

İster kendi içimizde geçmiş yıllara nazaran değerlendirme yapalım, ister OECD ülkeleri ile mukayese edelim, Vergi Haftası kutlamaları yerine bu bir haftalık süreci ulusal yas ilan etmek daha mantıklı olabilir. 

İşin ironik tarafını bir kenara koyarsak, ne yapmak gerekiyor pekala!

1-) Vergi aflarının deprem gibi olağan dışı durumlar hariç çıkarılamayacağına dair Anayasa’nın 73. Maddesine hüküm konulmalı ve af çıkarılmak istendiğinde Meclis’te 2/3 şartına bağlanmalı. Dolayısıyla vatandaştaki af beklentisi duygusu kırılmalı.

2-) Mali Kural Yasası çıkarılmalı. Devletin özellikle seçim dönemleri dahil kafasına göre harcama yap(a)maması için kural kaideler bütünü oluşturulmalı. Tüm harcamalar kuruşuna kadar şeffaf bir şekilde toplumla paylaşılmalı ve ödenen vergilerin nereye gittiği toplum bilgisi dahiline sunulmalıdır.

3-) Alkol, akaryakıt, sigara, araç alımı, cep telefonu gibi vergi yükü çok yüksek ürün gruplarında makul seviyelere yönelik indirim yapılmalı. 

4-) Bütçede gereksiz harcamalar elimine edilerek topluma “benim vergilerim doğru alanlarla harcanıyor” duygusu yerleştirilmeli.

Bu maddeleri elbette çoğaltabiliriz, ancak “vatandaş ödediği vergilerin kendisine döndüğü” duygusunu buram buram yaşamalı.

Rahmetli Kurucu Liderimiz Kemal Atatürk’ün muhteşem bir sözü ile yazımızı bitirelim.

“Her uzvu devlet ancak kuvveyi maliye ile yaşar.”