2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 5.5 trilyon TL iken bu yıl yüzde 100 artırılarak 11 trilyon TL olarak belirlendi ve yılbaşından itibaren bütçe kanunu yürürlüğe girdi.

Geçtiğimiz yıla oranla yüzde yüz harcamaların artmasındaki sebep ne olabilir denildiğinde yetkililerin somut açıklamaları enflasyonist etkiler ve deprem olarak önümüze çıkıyor, pekala durum öyle mi?

2024 bütçesi belirttiğimiz üzere 11 trilyon. Hazinenin Şubat/2024 sonu itibariyle toplam borç stokunun 7.2 trilyon TL olduğunu ifade ettiğimizde aslında rakamın ne kadar büyük olduğunu fark ediyoruz. Bu yıl yapılacak harcamanın alt kıvrımlarına detaylı baktığımızda enteresan sonuçlar ortaya çıkıyor.

a) Personel Harcamaları (SGK primi dahil) 2.8 trilyon TL (% 25)

b) KİT’ler görev maliyeti 518 milyar TL

c) SGK açığı finansmanı 385 milyar TL

d) Devlet SGK katkısı 562 milyar TL

e) Kar amacı gütmeyen kuruluşlara yapılan transferler 246 milyar TL

f) Yerel yönetimlere aktarılan pay 842 milyar TL

g) KİT’lere verilen borç 230 milyar TL

h) Faiz ödemeleri 1.254 milyar TL

Yukarıda 8 bent halinde saydığım rakamları topladığımızda 6.8 trilyon TL ediyor. (Şu harcamalar içinde milletin hayrına bir TL ödeme var mı?)

Dolayısıyla memur maaşları, SGK ödemeleri ve finansmanı, belediyelere aktarılan tutarları, KİT zararları ve fonları ile faiz ödemeleri bütçenin yüzde 62’si ediyor.

Sadece memur maaşları ve faiz ödemeleri bütçenin 36’sı ediyor. Pekala bu bütçe yapısıyla nasıl yatırım iklimi oluşacak, kalan yüzde 38’lik tutar ile toplumsal refaha nasıl katkı sunulacak! Depremin yaralarını sarma anlamında nasıl bir harcama programı oluşturulacak!

Düşünün 100 birim maaşınız var ve size somut hiçbir fayda sağlamayacak, ancak zamanında sizin hatalarınızdan kaynaklanan maliyet unsurları oluşuyor ve direk 62’si gidiyor. Aile masraflarınız için elinizde 38 birim kalıyor! Bunun sürdürülebilirliğini konuşmaya bile gerek yok.

Düşünün, sadece memur maaşlarını finanse edebilmek için bütçenin yüzde 25’ini ayırıyoruz. Sanki memur maaşlarını ödemek için bütçe yapıyor gibiyiz.

Şu anda EYT ile birlikte zirveye ulaşan 16 milyona dayanmış emeklimiz var. Verdiğimiz emekli maaşı ortada, iki bayramda yeni zamla birlikte 3.000 TL ikramiye veriliyor, sağlık harcamaları mevcut. Buna rağmen SGK’nın tüm aktüeryal dengelerinin bozulması sebebiyle sürekli devasa boyutta SGK bütçesini merkezi yönetim bütçesinden finanse ediyoruz.

Yerel yönetimlerin kendi gelirlerini oluştur(a)mamaları nedeniyle toplam gelirlerinin yüzde 90’ı üzerindeki kısmı merkezi yönetimden gelen paralar. Merkezi idareden para gelmese belediyeler kepengi indirecek. Sizce yerel yönetimler reformu yapılması için geç kalınmadı mı?

Bu yıl 37.5 milyar dolar (1.250 milyar TL) faiz ödememiz bulunuyor. Anapara eksilmesi bir kenara, bütçe açığı 2.6 trilyon lira olduğu için aksine artıyor, sadece faizleri ödemeye çalışıyoruz ve bu tutar da görüleceği üzere haddimizi aşan rakamlar.

Ve biz bu finansal yapıya bütçe diyoruz. Acaba hangimiz bireysel bütçemizi veya çalıştığımız firmaların bütçesini bu kadar verimsiz yapıyoruz!

Geçtiğimiz hafta Sayın Bakan KDV oranının değişmeyeceğini, ancak oranlar arasında kaydırma yapılabileceğini ifade etti. Yani yüzde 1 ve 10’dan 20’lere bazı ürün gruplarında kaymalar olacak. Turizm, sağlık ve eğitim şu anda hedefte gibi görünüyor. Bütçeye para yetiştiremiyoruz ama topladığımız vergileri de saçma sapan yerlere harcıyoruz. Sonra da mali disiplinden, kamu a tasarruftan vs. bahsediyoruz.

Bu bütçe yapısı ile tasarruf yapsan ne olur, devede kulak resmen. Tasarruf değil, reform yapmadan bir sonuç elde edebilmek mümkün değil, bu konuda da samimi olursak elbette.