Türkiye’de tam Aziz Nesin’lik bir uygulamadır servet beyanı.

Sistem şöyle işliyor:

Memuriyete başlıyorsunuz, bir derneğin yöneticisi oluyorsunuz, bir vakfa giriyorsunuz, belediye başkanı, meclis üyesi seçiliyorsunuz, bakan oluyorsunuz, genel müdür oluyorsunuz, yönetim kuruluna getiriliyorsunuz…

Önce servet beyanı veriyorsunuz.

Mal 1

Sizin beyanınız esas alınıyor. Sahip olduklarınızı, eviniz varsa onu, banka hesabınızı, arabanızı, kıyıda köşede paranız, döviziniz, altınınız varsa, hepsini yazıyorsunuz. Bir zarfa koyup kapatıp teslim ediyorsunuz.

Böylece servet beyanını vermiş oluyorsunuz.

Memuriyetiniz ve diğer görevleriniz sona eriyor. Servetiniz ne kadar artmış, ne kadar eksilmiş, kimse sormuyor.

Çünkü sistemin böyle bir çarkı yok. Zarf bir kenara konmuş, orada duruyor.

Mal 2

Oysa nelere sahip olduğunuz, kaynağından öğrenilse, bir kenara kaydedilse, sizin görevleriniz bittiğinde sistem yine otomatik durumunuzu öğrense; daha iyi olmaz mı?

Devletin; özelimize girebildiği pek çok sistem var. Onları sadece sistemde kaydedilme şartıyla, yani sistemi çalıştıranın bile göremediği biçimde karşılaştırsa daha sağlıklı olmaz mı?

Böyle bir sistemin benzerleri, pek çok Batı ülkesinde ve Japonya’da uygulanıyor ve muhatapları açık vermemek için gereğini yapıyor.

Bu olmayınca, ipin ucu kaçıyor. İpin ucu kaçınca haklı olarak dedikodu sektörü fazla mesai yapıyor.

Ama sonuçta; bilesiniz ki hiçbir şey doğru gitmemiş oluyor.

Tebrikler ama…

Hep söylüyorum; İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, kabinenin en başarılı bakanlarından biri. Belki de 30 yılda görmediğimiz kadar.

Suç örgütlerinin üzerine büyük bir cesaretle gidiyor.

Hakkında hiçbir şaibe yok.

Kimse onun için bir şey söyleyemiyor, söyleyemez.

Bakan Yerlikaya, geçenlerde toplam 402 organize suç örgütünü çökerttiklerini açıkladı. 10 aylık görev süresinde elde ettiği bu başarı elbet alkışlanır.

Ama bu alkışı yaparken; bir de sormalı ve cevabını almalıyız:

Bu suç örgütleri, ne zaman doğdu, ne zaman büyüdü,  ne zaman ortalığı kasıp kavurdu? Bunlar, elbette son on ayın ürünü değil. Olamaz; çünkü Yerlikaya’nın kararlılığı o kadar bariz ki, cesaret etmeleri mümkün değil.

Özal’ı sevenler kusura bakmasın ama o yıllara dönmek istemiyoruz. 

402 organize suç örgütünün çökertilmesi, bir anlamda o yıllara da atıfta bulunmaktır.

Tebrikler Yerlikaya.

Böyle bir şey olabilir mi?

Suriyeli ve Afganlı sığınmacıların yoğun olduğu ilçelerde çocuklarının öğrenim gördüğü okullar var.
Diyelim ki, sınıfta 30 öğrenci var, bunun 10’u sığınmacı çocuğu.
Ne oluyor, biliyor musunuz?
Mesela matematik dersi Arapça veriliyor.
Misafir öğrencilere ‘ayıp olmasın’ diye Türk öğrenciler mağdur ediliyor.
Buca’nın Gediz Mahallesi, ne yazık ki, böyle örneklerle dolu.
Yılsonunda sığınmacı öğrenci matematikten tam not alırken bizimkiler çakılıyor.
Adaletsizlik tavan yapıyor.

İBRAHİM ORMANCI

Enflasyonun tek HANE'ye düşmesini bekliyor bizim fakirhane!

***

Sabreden derviş, sabahın köründe ucuz et kuyruğuna girip bir kilo et almış!

***

Müdürüme tepki gösterdim. Aramızda MÜNAZARA yaptık. Hooop tayinim çıktı. Sivas ZARA!

***

Mantığın bittiği yerde A Haber başlıyor artık!

****

Mal sahibi mülk sahibi. Hani ulan bunun vergisi ?