Kendin olmak, olmadığın şey olmak için çabalamamaktır.
 İnsan kendisi olma sorumluluğunu üstlenince olgunlaşmaya başlar. Fakat bu cesaret ister. Çünkü birey kendisi olmak için, öncelikle ona dayatılmış hayatı riske atmalıdır. 
Dayatılmış bu hayatı riske atmaya değer.
Neden mi? Çünkü yanılsamadan ibaret bu dayatılmış hayat acılarla doludur. Acılarla dolu bir hayatı riske atmak son derece zekice bir karardır.
Bu zekice kararı almak için olgunlaşmak gerekir. İnsan olgunlaşınca zekası uyanır ve riski göze alır. Çünkü acılardan ve esaretten başka kaybedeceği bir şey olmadığını fark eder.
Olgunluk cesur olmak ve doğru kararlar almakla ilgilidir. Zekâsı uyanınca insan, doğru kararlar vermeye ve hayatı pozitif yönde değişmeye başlar. 
İnsan olmadığı şey olmaya çabalayarak enerjisini boşa harcamaz, bu enerji bireyin gelişimi ve olgunlaşması için kullanılır.
Kendin olmak için sessiz kalıp kendi öz varlığını dinlemek gerekir. Özünden gelen, ipuçları veren ses ancak sessiz kalındığı zaman belirir. O ses ikiyüzlülüğün olmadığı zaman duyulabilir. İkiyüzlülük olmadığında kendin olabilirsin.
Bunun için yenilenmiş masumiyet gerekir. Birey olgunlaşınca masumiyetini tekrar kazanır ve kendisi olabilir.
Toplum bireyin masumiyetini yok etmiş, sömürmüş, köleleştirmiş, kendi hedefleri için koşullandırarak onu kullanmıştır. Bu da bireyi bencil ve çıkarcı hale getirmiştir. 
Bu bireyin suçu değil. Çocuk masumiyetini kaybedince mutlak ile bağlantısını kaybeder. Toplum ona mantıklı olmayı öğretir. Bu ise koşulsuz sevgiyi yok eder. Kafa kalbin önüne geçince sevgi kurur.
Oysa insanın kendi özüyle bağlantı kurması için sevgi gerekir, aksi halde bağlantı kuramaz. Mantık vasıtasıyla mantık ötesi olan ruha geçmek imkânsızdır, bu yolla insan kendi özüne ulaşamaz. 
Bunun için koşulsuz sevgiye ihtiyaç vardır. Ama toplum saf sevgiye karşıdır, çünkü sevgi bir ticaret aracına dönüşmüştür. Sevgi nesnelleştirilmiştir.
İnsan olgunlaşınca koşulsuz sevgiyi keşfeder ve öz varlığına ulaşır. Birey öz varlığına ulaşınca dayatılmış bütün kalıplardan ve inançlardan özgürleşmeye başlar. Masumiyetini geri kazanmaya ve dünyaya yeni gözlerle bakmaya, hayata mantıkla değil sevgiyle bakmaya başlar. 
Sevgi dolu masumiyet bireyin özüne ulaşmasını sağlar. Böylece ruhi öz eylemlerine nüfuz eder, mantığını sevgiye dayanarak kullanmaya başlar. Birey kendini bulunca, kim olduğunu keşfetmeye başlayınca olgunlaşmaya başlar. Böylece birey ruhi özüne merkezlenmiş olur.
Kendini bulmak, kendin olmak, masumiyetini yeniden kazanmak ve olgunlaşmak, özüne merkezlenmek için değişim şarttır. Dünya Değişim Akademisi değişim programlarından “Olgunlaşma Sanatı”, “Kendin Olma Sanatı” bu konuda bize paha biçilmez bir değişim ve dönüşüm olanağı veriyor. Bu yöntembilim sayesinde kendimizde istediğimiz değişimi gerçekleştirme fırsatımız var.
 Kendini değiştir dünyan değişsin, dünyanı değiştir dünya değişsin!