1999 İstanbul depreminden sonra çok daha fazla göç alan İzmir’in nüfusu 2022 yılında 4 milyon 462 bin 56 kişiye ulaştı. Tüm dünyada olduğu gibi kapitalizmin politikalarından doğru kırlar kentlere göç ettirilerek kentlerde çok büyük bir tüketici kitlesi oluşturuldu.Hem bu politikalar hem de deprem dolayısıyla ülkemizin 3. Büyük kenti olan İzmir çok yoğun göç aldı. İstanbul’dan gelen varsıllar Urla başta olmak üzere (2001 yılında yapılan son tarım sayımında Urla ekibini ben yönettim o bölgenin arazi varlığını ve zeytinliklerini biliyorum.) tüm Yarımada’yı adeta talan ettiler. Bölgede tarım ve hayvancılık tamamen bitti. Köylülüğün bitirilmesi ve terör dolayısıyla zorunlu göç eden orta gelirli ve yoksul kesim ise İzmir’in kenar semtlerinde ve merkezindeki konutlara yerleşti. İzmir’in coğrafi yapısından dolayı yüzölçümü büyük değil. Bu yüzden yoğun göç dolayısıyla kentte yıllar içerisinde çarpık bir yapılaşma oluştu. Zaman içerisinde İzmirbeton bir kent oldu ülkemizdeki diğer birçok kent gibi. Son zamanlarda gökdelenlerin yapılmaya başlamasıyla bu betonlaşma hızla devam ediyor hala. Yerel ve merkezi yönetimlerin pek bir hükmü yok; tüm dünyada gelişmekte olan ülkeleri ulusal ve uluslararası şirketler yönetiyor tıpkı bizim ülkemizde olduğu gibi. Bu yüzden ülkemizde maalesef kentlerin çok aşırı büyümesi önlenmiyor hatta yapılaşma desteklenerek beton kentler oluşması sağlanıyor adeta. Beton kentlerde yeşil alanlara hiç yer bırakılmıyor. Kentler çöle dönüşüyor. İzmir’de böyle bir kent maalesef. İzmir’de sadece bir tane kent ormanı ( İnciraltı Kent Ormanı) ve birkaç koruluk var. Birde 420 bin metrekare alanı olan Kültürpark var. Dolayısıyla İnciraltı Kent Ormanı beton kent İzmir’de bir vahadır. 622 bin metrekarelik bir alana sahip olankent ormanı 2006 yılında kurulduktan sonra geliştirilerek günümüzde birçok semtten gelen ziyaretçilerine bir çok alanda hizmet veriyor. İnsanların en temel ihtiyaçlardan birisidir yeşil alanlar. Kentlerin akciğeridir. Psikolojik açıdan tedavi merkezleridir. Sosyolojik açıdan sosyalleşme alanlarıdır. Çok büyük bir toplumsal fayda sağlarlar kentlerde. Yaşadığımız son deprem felaketinden sonra herkesin ruh sağlığı bozuldu birçok insan psikologlara ve psikiyatristlere gitmeye başladı. Bizde birkaç arkadaş bir süreliğine tedavi olmak için geçenCumartesigünüİnciraltı kent ormanına gittik.Kuşların cıvıltısı, deniz kuşlarının kanat çırpışı ağaçların yapraklarının hışırtısı ve dalga seslerinden oluşan doğanın senfonisi bizi gerçekten tedavi etti. Ancak milyonlarca İzmirlinin bu olanaktan yoksun olduğunu düşününce içim buruk oldu. Çünkü bu ormanı kullanmak bütün İzmirlilerin hakkıdır. Yürüyüş yolları piknik alanları, bisiklet yolları, bitki örtüsü ve muhteşem deniz manzarasıyla insanları gerçekten tedavi eden bir mekandırİnciraltı Kent Ormanı. Tuvaletlerle ilgi iki tane yazı yazdım Yeni Bakış gazetesinde. Bir toplum bilimci olarak bu konuyu çok önemsiyorum. Çünkü bu yaşamsal bir ihtiyaçtır veyerel yöneticilerin kamuya ait alanlarda insana yakışır tuvaletler yapması   en önemli görevlerinden birisidir. Tuvalet deyip geçmeyin eğer bir yerel yönetici göreve ilk başladığında insanların hak ettiği gibi tuvaletler yaptırıyorsa bilinki o gerçekten insana dair bir sosyal belediyecilik örneği sergileyecektir. Bu insanlara ne kadar değer verdiğini gösterir. Bu hizmet popüler olmak için yapılmaz.  Zaten o yüzden bizim yerel yöneticiler halka açık tuvaletleri hiç önemsemiyorlar.  TunçbaşkanSeferihisar’da ilk göreve başladığından beri bu konuya çok önem veriyor ve gereğini yapıyor. Kent Ormanı’n da da hijyen kurallarına uygun modern tuvaletler yapılmış. Kentkart ve kredi kartıyla ödeme yapılıyor. Çok makul fiyattan hizmet veriyor. Birçok belediye gibi ihaleyle şahıslara kiralanmamış, bir belediye çalışanı görevlendirilmiş. Tunç başkan her alanda yaptığı hizmetlerle sosyal belediyeciliğe çok önem verdiğini gösteriyor. Bu takdir edilmeli; Narlıdere, Bornova, Konak gibi birçok belediyeye örnek olmalıdır.Elbette herkes gibi Tunç başkanda eleştirilebilir. Ancak ona haksızlık yapılmamalıdır. Yaşadığımız son deprem felaketinde insanlara ne kadar değer verdiğini, bütün enerjisini ve İzmir Büyükşehir Belediyesinin tüm olanaklarını depremzedelerin yaralarını sarmak için seferber etmesini asla unutmamalıyız. Hayvancılığın bitmemesi ve hayvancılık yapan depremzedelerin köylerinde kalmalarının sağlanması noktasında İzmir Büyükşehir Belediyesinin yem desteği çok önemlidir.  Bu konuyla ilgili ayrıntılı bir yazı yazacağım. İzmir gibi çok büyük bir kenti deprem dolayısıyla dirençli hale getirme çabaları, bunun için çok büyük bir bütçe ayırması ve ülkemizde bu alanda örnek oluşturması çok önemli bir hizmettir. Aslında sergilediği yerel yöneticilik olması gerekendir. Zaten gelişmiş ülkelerde yereller Tunç başkan yönettiği gibi yönetiliyor. Bizler çoğunluğu iş adamlarından oluşan yerel yöneticilerden böyle hizmetler görmediğimiz için alışkın değiliz sosyal belediyeciliğe.Gelişmekte olan bir ülke olduğumuz içinde sağlıklı örgütlenemiyor, haklarımız bilmiyor ve oylarımızla seçtiğimiz yöneticilerden hak ettiğimiz hizmetleri isteyemiyoruz. Evet yeniden kentlerin akciğerleri ve terapi merkezleri olan kent ormanlarına dönersek kentlerin çarpık büyümesi beton kentler olmasına rağmen yine de kent ormanlarının ve korulukların oluşturulması mümkündür, yerel ve merkezi yönetimler buna mutlaka bütçe ayırmalıdır. Verdiğimiz vergilerle böyle mekanları kullanabilmek ve bunu merkezi ve yerel yönetimlerden istemek en doğal hakkımızdır. Bu acılı günlerde doğanın kucağının sizi sarıp sarmalamasına izin verinki tedavi olabilesiniz.Tek çözüm ilaçlar değildir. Doğa ve bilinçaltını temizleyen dinlendirici piyano ve su sesi gibi müziklerde psikolojik sorunlarda tedavi edici yöntemlerdir. Sağlıklı günler sevgiler. '