1-Son zamanlarda yapay zeka ile oluşturulan Atatürk resimlerinin çoğunun Atatürk’e benzediğini söylemek çok zor. Bu tekniği profesyonel olarak kullanıp sizi Atatürk’le yan yana da getiriyorlar. Ama Atatürk’le yan yana olma şansını yaşamış insanların hakkı yenmiyor mu burada?

2-1970’li yıllarda Ankara’da, Atatürk’ün özen fotoğrafçılarından Cemal Işıksel, Atatürk fotoğraflarından oluşan bir albüm yayınlamıştı. Bu albümün tanıtımında bulunan Işıksel’le kısa bir görüşme yapmıştım. Bir soru sordum:
“Atatürk, fotoğraflardaki gibi miydi?”

Cemal Işıksel, “Hayır” dedi ve ekledi:

“Atatürk, fotojenikti. Ama yaşından en az 10 yaş daha büyük gösteriyordu. Bunu ben, çok hareketli olmasına ve biraz da uykusuzluğuna bağlıyordum. Hatırlayın, Gazi, 57 yaşında vefat etti. Vefat ettiği günlerde 80 yaşında gibi görünüyordu. Yıllarca fotoğrafçısı olarak çalıştım. Fotoğrafa ondan daha çok yakışan insan görmedim.”

3- Atatürk, dindardı. Zamanımızın liderleri gibi bunu göstermek istemezdi. Çünkü Cumhuriyet’in ilk yıllarında yobazlarla çok mücadele etti. Bu mücadelesinin kararlı görüntüsünü, gizli ibadetle vermeyi tercih etti. Din alimlerinin söylediklerini dinler, onlarla tartışmayı severdi. Sofrasını paylaşan pek çok önemli ismin anılarından öğreniyoruz ki, böyle masalarda alkol alınırken Atatürk, asla din konularına girmezdi. Bir din adamı, kendisine filli saldırıda bulunmuş ve kendisini affetmişti.

Kafalar karışmasın

Dinlerin en güzeli olan İslam dini, din adamlarının farklı görüşleriyle son günlerde kafaları karıştıran iddialar ve görüşlerle çalkalanıyor.
Bir grup din adamı, ki bunların hepsi profesör ünvanlı; mezarda kabir başında Yasin-i Şerif ve Fatiha okunmasını doğru bulmuyor. Bu duaların, ölülere değil, canlılara okunacağını söylüyor.
Kendimi bildim bileli, Yasin de Fatiha da hep ölülere okunur. Cenaze merasimlerinde İmam Hatipli hocalar, aynı tören içinde üç defa Fatiha okutuyor cemaate.
Geçmişte; çok değerli bir din adamı olan Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk de mezar ziyaretlerinin dinimizde olmadığını söylemişti. Mevlidin sünnet olduğunu ve gereksiz olduğunu vurgulayan Öztürk, bunu Yüce Kitabımız Kuran’ın emirlerine bağlamıştı.
Kabir ziyareti de, ölüye dua da aslında kaybettiklerimize bir vefa gösterisidir. Pek çok din adamı bunu savunuyor.
Kabir ziyaretlerinde Bakara suresinin başı ve sonu, Tebareke, Tekasür ve İhlas-ı Şerif gibi dualar çok az okunur. O da eğer okuyan İmam Hatipli ise. Özellikle Fatiha, hepimizin vazgeçilmezi.
Konunun uzmanı değilim ama kabir ziyaretini çok önemseyen biri olarak; aydın din adamlarından bizleri aydınlatmasını istiyorum. Fatiha ve Yasin okuyoruz diye hata mı yapıyoruz, günaha mı giriyoruz?
Kabir ziyareti, gereksiz mi, günah mı?
Pek çok dinde kabir ziyareti sadece kitaplarının emri değil, bir gelenektir ve bence güzel bir gelenektir.
Çin’de, Hindistan’da, Japonya’da bunları göremezsiniz. Ölen ölür, unutulur gider.
Bu mu daha iyi, bizim yaptığımız mı, bilelim.

Tabii zorlanırız

Hayatımızın her evresinde pahalılık ve geçim sıkıntısı, omuzlarımızdan inmedi.
Bugün, bunu daha da ağır yaşıyoruz.
Ama 30 yıl öncesine dönelim. O yıllardaki ağlaşmalarımızda biraz haksızlık var mı, yok mu, sorgulayalım.
“Bir hırka bir aşım, ağrısız başım” diyeceğimize nasıl da ağlaşmışız o yıllarda.
Hadi hatırlayın bakalım:
O yıllarda bu masraflarımız var mıydı?
Cep telefonu faturası
Kredi kartı aidatı
Damacana su
Dijital TV aidatı
Dadı kamerası
Kedi maması
Vitamin hapları
ÖTV
Spor salonu üyeliği
İnternet faturası
Sevgililer günü hediyesi.



Gelecek bize yeni ne masraflar getirir, bilemeyiz.

Şimdiki kızlar kendilerini takip eden erkeklere ''Muhitimize geldik. Lütfen beni ; facebook, twitter, instagram hesaplarımdan takip edin'' diyor!
***
Yalnızca meraktan soruyorum. Tamam Avrupa ülkeleri Nazi kalıntısı. Eyvallah. Peki kitapçılarda gördüğüm Adolf Hitler'in ''Kavgam'' kitabını kim alıp, okuyor bu ülkede?
***
Yeni bir araştırmaya göre ölüm gerçekleştikten sonra beyin 10 dakika daha yaşıyormuş. Peki ölen beyinsizin tekiyse ne olacak?
***
Ekmek gerçekten aslanın ağzında benim için. Hayvanat bahçesinde aslanları yemliyorum!