Karabük, sadece demir-çelik endüstrisiyle değil, aynı zamanda köklü kültürel mirasıyla da ön plana çıkan bir şehirdir. Vatandaşlar, bu şehrin geleneksel değerlerini ve yaşam tarzını öğrenmek istiyor. Karabük'ün örf ve adetleri, yüzyıllar boyunca şekillenmiş ve bugüne kadar önemini korumuş olan zengin bir mirası yansıtıyor. Bu makalede, Karabük'ün kültürel dokusunu derinlemesine ele alarak, şehrin benzersizliğini ve köklü geçmişini keşfedeceğiz.

Karabük örf ve adetleri nelerdir?

Evlilik adımlarının titizlikle izlendiği yörede, bekâr erkeklere "ergen" denir. Ergenlerin evlenme çağı genellikle 20 ile 25 yaşları arasındadır ve evlenmek için öncelikle askerlik hizmetini tamamlamaları beklenir. Bu süreçte, anneler genellikle oğulları için uygun bir gelin adayı arayışına girerler. Bu arayış, düğünler ve günlere katılarak sosyal etkileşimde bulunmayı içerir. Uygun bir gelin adayı bulunduğunda, komşularla birlikte kızın evine gidilir. Bu ziyaretlerde kahve içilir ve kız, isteği doğrultusunda kahveyi sunar. Ancak kızın annesi, kızının giyinip süslenip misafirlere kahve ikram etmesini ister.

Kız beğenilse bile, o anda isteme adeti yoktur. Oğlanın babası veya amcası, kızın ailesine kızın beğenildiğini iletmekle görevlidir. Ardından, kızın ailesi Allah'ın emri ve Peygamberin sözüyle oğullarını istemeye karar verir. Kızı isteyen erkeğe "dünür", kadına ise "dünürşü" denir. Ancak, kızın annesi damat adayını beğenmezse, çeşitli bahanelerle kocasına isteksizliğini anlatır. Bu durum çevrede konuşulan bir konu haline gelir. Kızın ailesi kızlarını vermek istemiyorsa, sürekli "hele bir düşünelim" diyerek zaman kazanır; istiyorlarsa hemen söz kesilir. Kızın ailesine çeşitli hediyeler verilerek nişan olarak kabul edilir ve kız evine gönderilir. Kız evi ise karşılığında baklava yaparak yanıt verir ve içine gelin için elbise koyarak geri gönderir.

Oğlan ve kız evlerinde düzenlenen bir toplantıda düğün tarihi belirlenir ve hazırlıklar başlar. Eğer düğün zamanı bir bayram gününe denk geliyorsa, oğlan kıza bayramlık olarak süslenmiş bir keçi gönderir. Düğün genellikle Pazartesi günü başlar. Düğün başlamadan önce kız evi tekrar bir sini baklava yaparak oğlan evine gönderir. Düğün günü, oğlan evi gelinin elbiselerini (ayakkabı hariç) ve diğer giysilerini bir sandığa koyarak kız evine gönderir. Sandık, düğün sırasında gelen misafirlere gösterilir. Davetler yapıldıktan sonra düğün, kız ve oğlan evlerinde ayrı ayrı düzenlenir. Düğün evinin kapısı herkese açıktır, ancak kapıda bekleyen bir görevli gelenleri yönlendirir ve içeride bulunanları karşılar. İçeride, misafirlere yardımcı olmak için bir kadın bulunur ve bu kadına "Mahmacı" denir.

Düğün, genellikle gündüz ve öğleden sonra başlar. İlk olarak, akrabalara yemek servisi yapılır. Düğün evi kadınlarla dolunca, müzikçiler yerlerini alır. Müzik takımı genellikle zurna, davul ve bir türkücüden oluşur. Davetliler sıra halinde oturur ve sağdıç, gelen misafirlere yer gösterir ve hal hatır sorar. Oyun oynanacak alan belirlenir ve davetliler, özel kıyafetler giyerek gelirler. Gelenler yüzlerine makyaj yapar, gözlerine sürme çeker ve çeşitli takılar takarlar.

Düğün, genellikle öğleden önce başlar ve ikindiye kadar devam eder, sonra dağılır. Aynı gün akşamı, tekrar düğün evine dönülür. Kapıya asılan fener, düğün evine davetin işaretidir. Genç kızların genellikle gündüz gelmesi ayıptır, bu yüzden genellikle gece gelirler. Gece düğünleri, gündüz düğünlerinden daha eğlenceli olabilir. Düğün evine gelen kadınlar, genç kızları oynamaya teşvik eder. Asıl oyun, önceden tutulan ve bahşişleri verilen profesyonel dansçılar tarafından oynanır. Herkes sessizce izler ve gözlerini dansçılara çevirir. Oyunlar arasında Amani, Aç Kapı, Kaşık Oyunu, Genç Osman ve Çatırdağı gibi çeşitli türler bulunur.

Karabük'ün gelenekleri neler?

Salı günü, öğleden önce yemek daveti vardır. İkindi sonrası düğün evi açılır ve misafirler gelmeye başlar. Yatsıdan sonra, türküler ve oyunlarla eğlenilir ve ardından "Helosa" başlar. Bu geceye "Sağdıç Gecesi" denir. Salı gecesi Helosa Türküsü ve Kabem ilahisi söylenir. Daha sonra, arpa, üzüm ve fındıktan oluşan atıştırmalıklar dağıtılır ve misafirler yavaş yavaş dağılır. Çarşamba sabahı, kız ve oğlan tarafı, davetlilerle beraber özel bir hamama giderler. Ancak kızın annesi hamam davetine katılmaz. Kızın yüzüne duvak yapılır, sonra hamamda yıkanır ve çıkarılır. Hamam dönüşü, kız bir odada kapatılır ve bir türkü eşliğinde ağlatılır. Sonra, kızın ailesi dostlarına yemek servisi yapar ve oyunlar oynanır.

Çarşamba gecesi, düğün devam eder ve bu geceye genellikle "kına" veya "kız gecesi" denir. Tüm genç kızlar ve evlendirilecek kadınlar düğün evini doldurur. Fazla kalabalık dağıldıktan sonra, akrabalar gelini kınalamak için kalır. Gelinin el ve ayakları kına ile süslenir ve diğer genç kızlar da aynı şekilde süslenir. Kına töreni sonrasında gelin yatağa yatırılır ve herkes dağılır. Çarşamba gecesi, erkekler de kendi düğünlerini yaparlar. Oyunlar oynanır, içki içilir ve türküler söylenir.

Perşembe sabahı, güvey alayı çalgıcılar eşliğinde hamama gider. Hamamdan sonra evde birlikte yemek yerler ve dağılırlar. Kız tarafı için, Perşembe sabahı gelinin saçını ve süslerini yapmak için önde gelen ailelerden iki kadın gelir. Gelin hazırlandıktan sonra misafirlere gösterilir. Daha sonra, gelin alayının önünde bulunan bir kadın gelinin duvağına oklavayla dokunur ve dua ederken öğütler verir. Gelinin yüzü açıldıktan sonra, misafirlere şeker dağıtılır ve gelin oynamaya başlar. Gelinin oynadığı sırada, çerezler serpilir ve herkes bu çerezleri kapışır. Sonrasında, gelin bazı çerezleri toplar ve kaynanasına verir. Kaynana bu çerezleri bereket getirsin diye saklar. Gelin ve sağdıç son bir kez daha oynarlar ve sonra gelin odasına götürülür.

Güvey, gelinin yanına gider ve onu karşılar. Gelin odasında beklerken, güvey gelir ve ona hoş geldin der ve adını sorar. Gelin sessiz kalırsa veya adını söylemezse, güvey onu kıymetli bir hediye karşılığında konuşturur. Gelin adını söyledikten sonra, beraber namaz kılarlar ve sonra gelin, güveye tepsiyle baklava sunar. Sonrasında birlikte kahve içerler ve evden çıkarlar. Gelin tekrar misafirlerin arasına getirilir ve takılar takılır. Takı takma işi bittikten sonra, gelin ve sağdıç misafirleri uğurlar ve düğün sona erer.

Düğünden sonra, "Varma-Gelme" denilen karşılıklı ziyaretler başlar. Bu ziyaretlerde, düğün sonrası Pazartesi günü gelin ve kaynana öncülüğünde, oğlan evi ve akrabaları, yakın komşularla birlikte kız evine yemeğe davet edilir.

Kaynak: Haber Merkezi