Oscar’a 11 dalda aday olmasıyla hakkında birçok eleştiri duyduğumuz kadar çokça da övgü duyduğumuz “Poor Things” yani “Zavallılar” filmi vizyona girdi. Filmin etkisi oldukça yüksek. Dolayısıyla filmi merak eden kitle de oldukça fazla. Eğer henüz bu filmi izlemediyseniz, gelin biraz filmden, biraz filmin uyarlandığı kitaptan ve filmin aslında bana göre anlatmak istediklerinden bahsedelim. Hazırsanız başlayalım.

Dilek Köşe Foto 2-2
Öncelikle İskoçya’nın önemli yazarlarından biri olan Alasdair Gray ve filmle aynı ismi taşıyan kitabı hakkında biraz konuşalım. “Zavallılar” kitabı bir kara komedi. Viktorya Dönemi ahlakını hicivle ve doğanüstü bir dokunuşla bir eser haline getiren Gray, bu eserle Whitbread Roman Ödülü ve Guardian kurgu Ödülü’nü kazandı. Kitap aslında bir nevi bir “Frankenstein”ın modern uyarlaması. Kitabın konusu şöyle; Dr. Godwin Baxter, babası Sör Colin’in izinden giderek tıpkı babası gibi aşırı rasyonel ve çılgınca fikirlerinin peşinden koşar. Dr. Baxter ve Archibald McCandless aynı okulda tıp eğitimi alırken karşılaşırlar. Baxter, babasının yolundan yürüyerek nehre atlayarak hayatına son veren kimliği belirsiz hamile bir kızı diriltir. Hamile kızın karnındaki fetüsün beyni ile kızın beynini değiştirir. Böylece bedeni 20 küsür yaşında olan kızın beyni ise yeni doğan bir bebek beyni olarak işleyen bir “canavar” ortaya çıkar. Baxter’ın, Bella Baxter adını verdiği bu kızın beyni diğer insanlara kıyasla daha hızlı gelişim gösterse de Bella yürümek, konuşmak, dünyayı algılamak ve sosyal ilişkiler konusunda trajikomik birtakım farklılıklar yaşar. Beynine karşın, genç bir kızın bedenine sahip olduğu için libidosu da yüksektir. Bella da her fırsat bulduğunda birileriyle "evlenmeye" başlar. Zamanla McCandless’la Bella arasında bir yakınlaşma başlar, ancak Bella bir gün Avukat Duncan Wedderburn’le dünya turuna çıkma kararı alınca işler hepten karışır. Herkes onun için çok endişelense de Bella’nın büyümekte olduğu gerçeği çatışmayı bambaşka bir noktaya taşır.
Filmde de aşağı yukarı aynı hikayeyi izliyoruz. Kitapla arasında çok büyük farklar olmasa da, filmdeki oyunculuklar, izlerken büyük bir seyir zevki veriyor. Ancak önceden uyarmam lazım, filmle ilgili eleştirilerin haklı olduğu nokta, filmde oldukça fazla cinsellik olması. Kimilerini rahatsız edebilecek kadar çok sahnede cinselliği işlemişler. Bu cinsellik sahneleriyle anlatılmak istenen çok farklı konular olsa da, kimilerini rahatsız edebileceğini tekrar tekrar dile getirmek isterim. Ancak filmin konusu cinsellik değil. Filmin asıl anlatmak istediği şey, Viktorya Dönemi’nde, dönem kadınını anlatıyor. Bella ilk etapta çocuksu tavırlar sergiliyor olsa da zaman geçtikçe gelişiyor ve okula gidip doktor oluyor. Bu süreçte kendi cinselliği ile tanışıyor. Gerçek hayatın tüm olumlu ve olumsuz yanlarını net bir şekilde gösteriyor ve toplumsal ahlaka da güzel tepkiler veriyor. Film daha bitmeden, sanat filmi olmasına rağmen, çok iyi filmdi dedim. Başrollerdeki Emma Stone, Mark Ruffalo, Willem Dafoe gibi oyuncuların yanısıra yan rollerdekiler bile oldukça iyi oynamışlar. Ancak Emma Stone, oyunculuğunu uzun zaman sonra kült olabilecek bir filmle taçlandırmış.
Filmin +18 olduğunu yeniden vurgulayarak, izlemek isteyenlere tavsiye ederim. Film bir sanat ve kara mizah filmi. Bu tarzı seviyorsanız, bu filmi de seversiniz. İyi seyirler..