B.B. King, blues müziğinin en ikonik figürlerinden biridir. Mississippi'de doğan King, yoksulluk ve ırkçılıkla dolu bir çocukluk geçirmesine rağmen, müziğe olan tutkusu sayesinde efsaneleşmeyi başardı. King'in müzikal yolculuğu, kilisede gospel müzik söyleyerek başladı. Daha sonra gitar çalmaya başladı ve kısa sürede yeteneğiyle dikkatleri üzerine çekti. 1940'ların sonlarında Memphis'e taşınan King, Beale Caddesi'ndeki blues kulüplerinde çalmaya başladı ve “Beale Street Blues Boy” lakabından türeyen "B.B. King" ismini aldı.
King'in gitarı Lucille, müziğinin ayrılmaz bir parçasıydı. 1949'da bir gece kulübünde çıkan bir yangında gitarını kurtarmak için dumanlar arasına dalan King, o günden sonra gitarına "Lucille" adını verdi ve hayatı boyunca ona özel bir saygı gösterdi.
King'in müziği, yalın ve duygusal tarzıyla blues müziğinin en önemli örneklerinden biridir. Gitar soloları ve kendine özgü vokaliyle milyonlarca hayranı büyüleyen King, 15 Grammy Ödülü kazandı ve Rock and Roll Onur Listesi'ne dahil edildi.
B.B. King'i ilk kez lise yıllarında dinledim. Mavi gitarın hüzünlü ve duygusal sesine adeta aşık oldum. King'in müziği bana sadece blues müziğinin güzelliğini değil, aynı zamanda tutkunun ve azmin de önemini gösterdi.
King'in hayat hikayesi bana ilham verdi. Zorluklara rağmen pes etmeden hayallerinin peşinden giden bir adamın hikayesiydi bu. King'in müziği bana her zaman umut ve güç verdi. B.B. King 2015 yılında vefat etti, ancak müziği hala yaşıyor. Blues müziğinin kralı olarak anılan King, her zaman kalbimizde özel bir yere sahip olacak.