Demokrasi adına, hukuk adına, adalet adına ülkemizin en karanlık günlerini yaşıyoruz. Neredeyse her gün yeni bir hukuksuzlukla karşılaşıyoruz. Bunun son örneğini bilinen adıyla “Gezi Davası”nda yaşadık. Aynı suçlamalardan iki kez beraat kararı verilmesine rağmen yeniden açılan Gezi Parkı davası önceki hafta karara bağlandı. İktidarın ayırımcı, ötekileştirici, kutuplaştırıcı politikalarına karşı çıkarak sokaklara dökülen milyonların yarattığı Gezi direnişi iktidarın elinde sopaya dönüşen yargı eliyle cezalandırıldı. Ülke tarihimizin en görkemli, en yaratıcı, en gurur verici halk hareketi olan Gezi Direnişi’nde mücadele eden insanlar, asılsız deliller ve suçlamalarla yargılandıkları dava sonucunda hapis cezasına mahkum edilerek tutuklandı. Göstermelik yapılan yargılama sonucu, Osman Kavala ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına; Taksim Dayanışması’ndan Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Yiğit Ali Ekmekçi de 18'er yıl hapis cezasına çarptırıldı. Bilindiği gibi, Gezi Parkı’ndaki ağaçların kesilerek yerine Topçu Kışlası ve alışveriş merkezi yapılmasına karşı ağaçları savunmak için başlayan “Gezi Direnişi”, daha sonra tüm Türkiye'ye yayılmıştı. Milyonlarca insan sokaklara çıkarak iktidarı protesto etmişlerdi. Yapılan gösterilere güvenlik güçlerince biber gazı, basınçlı su, plastik mermi ile müdahale edilmiş, bu müdahaleler sonucu 8 kişi öldürülmüştü. 11 yaşındaki Berkin Elvan, 21 yaşındaki Hasan Ferit Gedik, 20 yaşındaki Mehmet Ayvalıtaş İstanbul’da, 19 yaşındaki Ali İsmail Korkmaz Eskişehir’de, 26 yaşındaki Ethem Sarısülük Ankara’da, 22 yaşlarındaki Abdullah Cömert ve Ahmet Atakan Antakya’da, 18 yaşındaki Medeni Yıldırım ise Diyarbakır’da yaşamını yitirdi. 40 kişi gözünü kaybetti, binlerce kişi yaralandı. Direnişte hayatını kaybedenler için adalet arayışları sonuçsuz kaldı. Faillerin çoğunluğu ya beraat etti, ya da ödül gibi cezalar aldı. 22 yaşındaki Ahmet Atakan’ın dosyası ise hiç açılmadı. Gezi direnişi iktidar çevreleri tarafından hedef tahtasına kondu. Gezi hakkında olmadık iddialarda bulunuldu. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Gezi’deki olaylarla ilgili çeşitli iddialarda bulundu. Ancak yapılan yargılamalarda ileri sürülen iddialarla ilgili herhangi bir dava açılmadığı gibi açılan davalarda böyle bir suçlama yer almadı. Biraz hukuktan anlayan herkesin bildiği gibi, bu kararın hukukla ve adaletle açıklanabilir hiçbir yanı bulunmuyor. Bu siyasi güdümlü dava ve ona eşlik eden haksız hapis cezaları, Türkiye’de yürütmenin yargı üzerindeki kontrolünün ve siyasi nüfuzunun ne denli yaygın ve sistematik hale geldiğinin bir örneğidir. Gezi davasında verilen cezalar hukuka düşürülmüş yeni bir kara lekedir. Gezi direnişin yarattığı umut, talimatlı ve hukuksuz yargı kararları ile yok edilemeyecek kadar büyüktür. Gezi direnişi, milyonlarca insanın, demokratik hak ve talepleri için, özgürlük için, insanca bir yaşam için, ortaya koyduğu en meşru bir halk hareketidir. Gezi direnişi bu ülkenin en özgürlükçü, en eşitlikçi, en barışçıl kitle hareketidir. Gezi direnişi, doğa ve yaşam hakkı için mücadele edenlerin onurlu direnişidir, Gezi direnişi, çevreci ve insan haklarına saygılı demokrasi isteyen yurttaşların en barışçıl ve anayasal tepkileriydi. Gezi direnişi, dayanışmanın, farklılıklarımızla bir arada yaşamanın en güzel örneklerinden biridir. Gezi direnişi, umuttur. Gezi direnişi bu toprakların yüz akıdır. Bu nedenlerle ne yapılırsa yapılsın, hangi cezalar verilirse verilsin. “Gezi Direnişinin haklılığına, meşruluğuna gölge düşüremezsiniz.”