Ahmet Sarışın aradı.
Sitem dolu sözlerinden sonra “Beni bilen bilir. Bu kente 10 yıl hizmet ettim. Yüksel Çakmur’un ekibinde yer almanın gururuyla Konak ilçesine ölümsüz eserler kazandırdık” dedi.
Kimsenin, onu kolundan tutup Ak Parti’ye götüremeyeceğini, Ak Parti İlçe binasından hiç çıkmadığı iddiasının çok yanlış olduğunu söyledi ve “Ben Gürçeşme çocuğuyum. Muhafazakar bir ailenin çocuğuyum ama ezan okuduğum iddiası da doğru değil” dedi.
Yazılmaması kaydıyla söyledikleri ise çok önemliydi.
Ama Sarışın, bu sitem dolu telefonunda bir şeye daha vurgu yaptı. İçine sinecek şartlar oluşmadıkça siyasetten uzak duracağını ima etti.
Ben, bu uzun konuşmadan şunu anladım.
Sarışın, 1970’li yıllarda tanıdığım Sarışın’dan çok farklıydı. Siyasal bir fanatizm içinde değildi. Hükümetin bazı hizmetlerine iyi diyebiliyor, CHP’nin yanlışlarını da anlatabiliyordu.
Siyaset üstü bir Sarışın, beni çok etkiledi. Onunla geçmişte Çeşmealtı’nda sabaha dek süren sohbetlerimizin bu defa çok daha renkli geçeceğine inancım tam.
Osmanlı özentisi
Bu özenti, son 20 yılın en yoğun yaşanan özentisidir diyebilirim.
Ama özellikle idarecilerin bu rüzgara kendilerini kaptırmalarındaki sırrı da çözmemiz gerektiğini düşünenlerdenim.
Hiçbir Osmanlı özentisi 4. Murat’ı, Sultan Abdülaziz’i, Vahdettin’i örnek almaz.
Onların dünyasında Kanuni, Yavuz Sultan Selim, Fatih var.
Çünkü ihtişam, şatafat, fiyaka, güç, kudret, kibir, dokunulmazlık, muktedirlik tam bir fıtrat oluşturmuş.
İstiyor ki o yönetici, “Ben de Osmanlı padişahı gibi olayım”
Maiyeti ondan korksun, su gibi harcasın, millete tepeden baksın, kimse ona hesap sormasın, vesaire vesaire.
Bir ilin valisinin bu garip kıyafete bürünmesindeki amaç, işte budur.
O kıyafet biraz onu sıksa da; onun ötesinde sunduklarıdır önemsediği.
Osmanlı, adaleti, tevazuu, millet ve ülke sevgisini, hoşgörüyü, dürüstlüğü de sunmuş ve yaşatmıştır ama o daha seçkin beklentiler, bu mütevazı sunumlara pek yer ve zaman bırakmamıştır anlaşılan.
Osmanlı özentisinin bu tempoda ve çok hızlı ilerleyip gitmesi, bazı sürprizleri yaşayacağımızın alametidir.
Adalete güven
Bir duruşmayı izliyorum.
Salonda bıçaklı saldırıda ölümden kurtulan bir mağdur ve avukatı, ona saldıran iki cani ve yaşları 40 bile olmayan avukatları.
Mağdur, karşı tarafın ifadesini düzeltmek için söz istiyor, hakim düpedüz azarlıyor…Öyle bir tavır sergiliyor ki, iki gözü dönmüşün avukatlarına iltifat yağdıracak sanki. Gülümsüyor, şakalaşıyor.
Kimsenin hatta benim kendi hukukum değil; evrensel hukuktur ve onun sunacağı adalettir beklentimiz.
O gün o duruşmada bu beklentimin boşuna olduğunu gördüm.
Salondan çıkarken umutsuz ve çok kötü hissettim kendimi.
Hukukun yurttaşına saygı duymadığı, güven vermediği bir ülkede mutlu insanları göremezsiniz. Şu küçücük, pek çok kimsenin önemsiz bile diyebileceği örnek, hak edilmeyen bir muameleden öte; minicik umudumuzu da alıp götürüyorsa, büyük ve önemli örneklerde yaşananları tasavvur bile etmek istemiyorum.
Artık o adliye sarayına, bu duygularla girmenin garabetini de yaşayacağım ve bunu düzeltmeye muktedir olmamamın ezikliğini de içimde hep hissedeceğim.
Yaşadığımı okul arkadaşım, yılların avukatı bir dostuma naklettiğimde söylediği şuydu:
“Sen bir gün yaşamışsın. Biz belki her gün daha kötü örneklerini yaşıyoruz.”
Diziler ve gazeteciler
Dünyanın beş kıtasına sattığımız diziler çekiyoruz. Hepsi de dört dörtlük. Mükemmel prodüksiyonlar. Ustalık, maharet, hiçbir masraftan kaçınmama. Her şey var.
Ama bu dizilerin önemli bölümünde gazetecilerin de göründüğü sahnelere rastlıyorum.
Diyor ki kahramanlardan biri diğerine ”Gazetecileri ayarla, konuşalım”
Ayarlıyor, gazeteciler geliyor. Konuşuluyor. Ama konuşma daha bitmeden, o kahramanlardan birinin adamı gelip gazetecilere adeta “Tamam bitti, haydi kış kış” diyor.
Resmen kovuyor.
Gazeteci resmen kullanılıyor, hor görülüyor.
Şamar oğlanına dönüştürülüyor.
O bölümlere biraz da alıcı gözüyle bakarsanız, perde arkasında gazetecilerle zoru olan birinin oyunu var sanırsınız.
Mesleğin onuru, bir medya figürünü de yerleştirme arzusunun altında ezdirilmiş, kimsenin umurunda değil.
İbrahim Ormancı - Duvar Yazıları
53 yaşında olan oyuncu Esra Dermancıoğlu, yatak üzerinde ''Ben niye yaşlanmıyorum?'' diye çıplak şekilde bir poz vermiş. Teyzem, akıl yaşınız hala çocuk ama selülitli vücudun için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim !..
***
Bursa'da vatandaş birlikte yaşadığı sevgilisini 2 yılda 2 kez vurmuş. Herhalde hakim '' Git öldürmeden gelme '' diyecek. Tövbe tövbe !..
***
Her yerde EFKAR var. Beynimin içine ettiniz be!..
***
Bir kız bana emmi dedi. Ben de intikam için '' Ne çirkin şeysin bari anan güzel mi?'' diye soruverdim. Eeee bence hak etti. Müstahak böylelerine!...
***
Seher yeli çıkma dağlara. Yat zıbar uyu kendin için!..
***
Kadınlar küpe gibi hediyelere bayılırlar. Kulağına küpe olsun çocuğum!...