Pahalılık diye yırtınıp duruyoruz. Çarpı pazara düşen ateş, hepimizi kavuruyor.
Kıl biber, 35-40 lira. Tamam mevsimi değil ama her gün tezgaha taptaze geliyor, akşam tükeniyor. Ertesi gün yine tazesi tezgaha konuyor?
Kim tüketiyor bu biberi?
Kim 140 lira verip kuru kayısı yiyor?
Kim kilosu 700 liraya bamya, 60 liraya taze fasulye tüketiyor?
Tamam siz ben değil ama emin olun bunları satın alan bir kitle var bu ülkede.
Kim onlar?
Gelir eşitsizliğinin azınlığında ama bayağı ağır olarak yer alan bir kesim.
İşini yoluna koymuş, böyle patlıcan-kıl biber gibi küçük hesaplarla uğraşmayan insanlar.
Tuzları bayağı kuru.
Bu grup içine giren birileri daha var.
Yıllarca yurt dışında çalışmışlar, oradan emekli olmuş insanlar. Emekli maaşlarını döviz karşılığı alıyorlar.
Diyelim Almanya’dan emekli olmuş, iki yıl önceki emekli maaşı 1500 Euro. O gün Türk parası karşılığı eline 10 bin liraya yakın para geçerken bugün aylık geliri 24 bin lira. Bu insanların sayısı 2 milyonu aşıyor.
Geçenlerde biri İngiltere’den, diğeri Avustralya’dan emekli olmuş iki arkadaşımla sohbet ediyordum. “Pahalılık” diyecek oldum, yüzüme garip garip baktılar. ”O da ne?” dercesine.
İşte bu grubu, zamlar hiç etkilemedi, etkilemeyecek.
Arabistan’dan gelen var, Irak’tan gelen var, Amerika’dan gelen var, Libya’dan gelen var. Pakistan Rupi’si bile Türk Lirası karşısında değer kazandı.
İşte o kıl biberleri bu arkadaşlar satın alıp tüketiyor. Kilosu 35-40 lira olmasına aldırmaksızın.
…
Rusya-Ukrayna savaşı, Batı ülkelerinin ekonomilerini bile etkiledi. Oralarda yaşayanlar da bizim gibi yakınıyor ama yakındıkları yerden buralara geldiklerinde ekonomik zenginliğin içine dalıyorlar.
Almanya’dan, İsveç’ten, İtalya’dan, İngiltere’den Türkiye’ye gelip Marmaris, Bodrum gibi yörelere yerleşenlerin durumları da aynı.
Kıl biber tarımı bu yüzden çok önemli.
Garip değil mi?
“Tevhid-i Tedrisat” ve “Karma Eğitim” gibi uygulamalar, Cumhuriyet’in en önemli kazanımlarından ikisiydi.
Ne var ki, pratikte bazı sürprizler ortaya çıktı. Örnekleri az olsa da sadece kız ve sadece erkek öğrenci barındıran eğitim kurumları, başarılarıyla öne çıktılar.
Galatasaray Lisesi, İstanbul Kız Lisesi, Kabataş Lisesi, İzmir Atatürk Lisesi, Namık Kemal Lisesi, Kız Lisesi gibi.
İzmir Atatürk Lisesi’nde eğitim gördüğü için iyi bir gözlemim var. Gerçekten kaliteli eğitim sunan bir kurumdu burası. Uzun yıllar aynı çatı altında hizmet veren eğitim kadrosu, yıllar sonrasına taşan birer efsane olmuştu.
Tarihçi “Şeker Kemal”, fizikçi “Halil Cim”, Felsefeci “Freud (Selahattin Göktepe)”, beden eğitimi öğretmeni Muzaffer Akgün, Coğrafyacı “Kroş”, Fransızca hocası “Keş”. Disiplinse disiplin, kaliteyse kalite. Ve de eksiksiz sunum.
1940’lı yıllarda Atatürk Lisesi, Mülkiye’nin neredeyse yarısını sağlıyormuş. Ben 1950’li yılların sonlarında okula geldiğimde bu havası hala sürüyordu.
Kız ve erkek öğrencilerin birlikte eğitim görmeleri, modern ve özgür yaşamın büyük bir gereği ve sonraki yıllarda bu liseler karma eğitime geçti. Ama hep o parlak yılları anlatılıyor nedense.
Deneyimli eğitimci dostlar, “Başarı, buluğ çağındaki gençlerin öğrenime odaklanması” diye yorumluyorlar ama pek tatmin edici değil. Aslında konunun mercek altına alınması lazım. Ama asla karma eğitimden vazgeçmeksizin.
Sokaklardaki risk
Bakanlık, başta Stafford ve Pitbull olmak üzere saldırgan yapıdaki köpeklerin aşılatılması, kısırlaştırılması ve kayıt altına alınması gibi işlemler için hayvan sahiplerine 14 Ocak 2022’ye kadar süre tanımıştı.
Ancak süre yeterli olmayınca pek çok köpek sahibi, hayvanlarını sokağa bırakmak zorunda kaldı. Bu da sokak güvenliğini tehlikeye soktu. Saldırgan köpekler, hemen her gün bir olaya karıştılar.
Sonunda belediyeler, bu köpekleri, kısıtlı imkanları ile toplamaya ve barınaklara kapatmaya başladı. Ya da saldırganlığı fazla olmayanları da kısırlaştırarak yine sokağa bıraktı.
Şu anda bütün ilçe belediyelerinin sığınakları istihap haddini aşmış durumda. Ne kadar koruma altında tutulacak, belli değil.
Konuyu Buca Belediyesi Veteriner İşleri Müdürü Birol Topal’la konuştum. Topal, “Sorun, sürenin kısa tutulmasından kaynaklanmıştır” dedi ve şu anda çaresiz halde olduklarını söyledi.
Birol Topal, sürenin uzatılması gerektiğini de savundu ve şu anda gece yarısı kamyon dolusu köpeğin Buca sınırları içine bırakılarak yeni bir risk oluşturulduğunu söyledi.
Topal, şöyle konuştu:
“Tanınan kısa süre içinde iki günde 900 köpeği kısırlaştırdık. Süre uzatılsaydı bu sayı 5 bin olacaktı. Veterinerler Odası ile işbirliği halindeydik ama şu anda sadece saldırgan köpekleri toplamanın derdindeyiz.”
Gerçekten ortalık başıboş köpekten geçilmiyor. İnsanlar huzursuz. Kimin ne zaman ısıracağı belli değil.
Devlet kimden yana, anlamak istiyor insanımız.
İbrahim Ormancı - Duvar Yazıları
Beni terk ettiğinde bir şarkı patlattım olay oldu, şimdi benden şarkıdan payını istiyor zalim!
***
Aşk bence tesadüflerden daha çok teessüfleri sever… Sevenler birbirine teessüf edip dururlar habire, habire, habire!
***
Bana ''Bardağın boş tarafını değil dolu tarafını gör hacı'' diyenlere sözüm var. Dediğinizi yaptım yapmasına ama o bardağın içindeki sıcak su üzerime döküldü, yaktı beni!
***
Türkçe'de sadece 8 ünlü varken, Türkiye'de kendini ünlü sanan en az 8 milyon insan var!
***
Kurallara sıkı sıkıya sadık kalanlar, her şeyi kitabına göre yapanlar, sizce de KURALIN SOYTARISI olmuyorlar mı azıcık?
***
Bindik bir alamete binmesine de. Bir yere gidemiyoruz. Araba hararet yaptı. Kuş uçmaz kervan geçmez bir yolda kalakaldık!