Kışın sonuna doğru güneşli bir günde, uzun seneler yıpratıcı devlet hizmeti sonrası geri kalan ömrünü sakin ve huzurlu geçirmek için yerleştiği şirin sahil beldesinin camisinden verilen sela ve arkasından yapılan duyuru sonrası, köy kahvehanesinin önündeki masada tek başına oturan yaşlı adam kafasını okuduğu gazeteden kaldırdı, burnunun ucuna gelen gözlüğünü geriye doğru iterken; İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi Raciûn (Mealen: Biz Allah'ın kullarıyız ve biz O'na döneceğiz) diye mırıldandı.
Emekli olduktan sonra yerleştikleri bu şirin beldede, Anadolu’nun iki yetim çocuğu olarak Darüşşafaka’da (1873 – Darüşşafakat’ül İslamiye’de) başlayıp, mülkiyedeki sınıf arkadaşlığı ile devam eden öğrenimleri süresi ve sonrasında, hayat gailesinden imkan buldukça bir araya gelerek, karşılıklı hayallerini paylaştıkları, sohbetinden feyz aldığı arkadaşının ebedi yolculuğa hazır olmasının hüznüyle düğümlenen boğazından çıkan hırıltılı bir sesle,
Kahveciye; "Hüsnü evladım, bana bir bardak çay getirir misin?" diye seslendi.
Kahvehanenin önüne resmi plakalı iki aracın yanaştığını içinden takım elbiseli insanların inerek kahveye doğru yöneldiklerini gördü. Kahvede bulunan belde sakinleri, kışın son günlerinde, devlet memuru oldukları her hallerinden belli olan çok sayıda insanın beldeye neden geldiğini anlamaya çalışıyordu.
Gelenler, orada bulunanları selamlayarak boş masalara oturmadan önce, amirleri olduğu belli olan şahıs, kahvehanedekileri selamlayarak; "Buraya geliş sebebimizi ve kendimizi tanıtalım" diye söze girdi.
Ben vali yardımcısıyım, diğerleri vilayette görevli arkadaşlar, bizler burada yaşayan ve bu sabah vefat eden emekli vali beyin cenaze namazı için geldik.
Biraz sonra vali bey de teşrif edecekler, vali bey, ilk kaymakam olarak göreve başladığında, merhum vali bey onun amiri imiş. Vali beyden sıklıkla, merhum valinin sağlam karakterli, imanlı, insancıl, aziz, vatansever, görevini layıkıyla yapan ve hizmetlerinin büyüklüğüne karşılık tevazu sahibi biri olduğunu dinledik.
Ben ve arkadaşlarım, gıyaben çok iyi tanıdığımız böyle nadide bir şahsiyete, son görevimizi yapmak ve ebedi yolculuğa dualarla uğurlamak için geldik.
Kahvehanede bulunan uzun zamandır aynı beldede, merhumun kim olduğundan bihaber yaşayanların, hayretle dinledikleri açıklama sonrasında yüzlerinde beliren şaşkınlığı, ruhunun derinliklerinden gelen acılı tebessümle izleyen yaşlı adam, oturduğu sandalyede geriye doğru yaslandı. Belde sakinlerinin şaşkınlığı çok normaldi, zira arkadaşının emekli vali olduğunu bilmedikleri gibi kendisinin emekli büyükelçi olduğundan da haberleri yoktu.
Kahvehanedekilerin, merakla cevap aradıkları, sorgulayan bakışları üzerinde yoğunlaşırken, yaşlı adam oturduğu sandalyeden kalkıp ceketini ilikledi, misafirlere; hoşgeldiniz, buyurun oturunuz, kahveciye de; Hüsnü evladım misafirlerle ilgilen lütfen diyerek, kahvehanedeki meraklı belde halkına, sizlerin merakını gidereceğim diyerek söze başladı.
Bugün, rahmetli arkadaşımın devletteki hizmeti ve nasıl bir insan olduğu hakkında bazı bilgilere sahip oldunuz.
Rahmetliyle Darüşşafaka`da başlayan, mülkiyede ve sonrasında ölümlü dünyadaki yol arkadaşlığım bu sabah itibariyle sona erdi. İçinizden bazıları *yahu ne arkadaşlığı!, siz çok iyi dosttunuz!* diyebilir. Lakin, hem rahmetli hem de ben Kur'an-ı Kerim'in bir çok ayetinde olduğu gibi “bilmez misin, göklerin ve yerin mülkiyet ve hükümranlığı yalnızca Allah'ındır? Sizin için Allah'tan başka ne bir dost ne de bir yardımcı vardır. (Bakara süresi 107 nolu ayeti) Allah cc dost edinme gayreti içerisinde olduk.
Rahmetli vali, ben büyükelçi olarak, devlete ve millete hizmeti şiar edindik, biz etrafımıza laf yetiştirmek yerine, kendimizi yetiştirmeye, Beytülmal`a ve harama el uzatmadan, insanımıza layıkıyla hizmet etmeye gayret ettik.
Ben ve arkadaşım, birbirimize *son nefesimize kadar devletimiz ve arkadaşlarla vefa ilişkimizi sürdüreceğiz* sözünü verdik ve bundan *birileri* gibi dönmedik.
Boş, imansız insanların yanında bulunmadık! Zira o insanların içi dolu hayalleri ve bunları gerçekleştirecek bilgileri yoktu.
Tutamayacağımız sözler vermeden, ‘Halka hizmet, Hakk’a hizmettir“ diyerek, tevazu ile dürüst olma gayreti içerisinde, düşmanla işbirliği yapabilecek kadar alçak olmaya gönüllü! olanlardan uzak durduk.
İkindi ezanı okunmaya başlayınca yaşlı adam, sohbetimize namazdan ve arkadaşımın na’şını ebedi istirahatgahına koyduktan sonra döner devam ederiz deyip ayağa kalktı.
Gözlüğünü katlayıp cebine yerleştirdi, tok bir sesle; siz siz olun, sakın üstü çizilenlerden olmayın! diyerek,arkadaşına karşı son görevinin ifası için ağır adımlarla kahvehanenin bahçesini
terk etti.