Seller, yangınlar ve depremler tarih boyunca yaşanmış felaketlerdir.
Bu felaketler başımıza geldiğinde hatta mal ve can kayıplarına sebep olduğunda çok canımız yanıyor, çok üzülüyoruz. Fakat biraz zaman geçince bu felaketlerden ders çıkarmak yerine ‘Takdir-i İlahi’ deyip geçiyoruz.
Sonra yine oluyor.
Olsun, tarihler boyunca olmuş, kader! Değil mi?
Değil. Yaşananlar ne kader ne Takdir-i İlahi. Yaşananlar sadece sorumsuzluk!
İki yıl önce Giresun’da, bir yıl sonra Kastamonu’da, bu sene yeniden Kastamonu’da yaşanan sel felaketi sizce de sorumsuzluk değil mi? Neden hiçbir önlem almıyoruz.
Önlem almadığımız yetmezmiş gibi bir de izlerini silmeye çalışmıyoruz.
Derseniz ki yaşananlar kader, peki 2 yıl önce olan selin izlerinin hala sürmesi de mi kader?
Giresun Espiye’ye bağlı Yeşilköy’den bir kare paylaşacağım sizlerle.
İki yıl önce olan selin izleri…
Selin izleri silinmeye çalışılmadı, çalışılmadığı gibi sel yüzünden insanların bir felaket daha yaşaması kaçınılmaz gözüküyor.
Yeşilköy’ün sakinleri suların alıp götürdüğü köprünün yerine yenisi yapılmadığı için kendi imkanlarıyla suyun karşı yakasına, güvensiz bir şekilde geçmeye çalışıyor.
İlçeye ya da yaylaya gidebilmek için araçla köyün yukarı çıkışından diğer köye geçip o köyün ana yol bağlantısını kullanmak zorunda kalıyorlar. Bahçelerine gidebilmek için derenin üstünden ‘varagele’ dedikleri halatla bağlanmış sallarla kancalı sistemle geçiyorlar ve çok tehlikeli.
Bu tehlikeli yolcuğun yapıldığı yerde olan köprünün tekrardan imarı için ne Cumhurbaşkanlığına yazılan mektup ne ulusal kanallarda yayınlanan haberler çözüm oldu.
El birliğiyle oraya belki köprü yapamayız ama seslerini duyurmaya yardımcı olabiliriz.