Nedir 23 Nisan? Nedir Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, tüm Dünya çocuklarına armağan ettiği 23 Nisan?
Benim anladığım anlamda 23 Nisan, boyunlarında Padişah’ın idam fermanı, Atatürk’ün Nutuk’ta belirttiği gibi, “Bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları terhis edilmiş, ana vatan Anadolu’nun dört bir yanı emperyalistler ve onların maşaları tarafından bilfiil işgal edilmiş, genç nüfusunun büyük bir kısmını yıllar boyunca ardı ardına savaşlarda yitirmiş, süregelen savaşlarda yorgun ve bitkin düşmüş bir ulusun, kötü kaderini tersine çevirmek ve Kurtuluş Savaşı Destanı’nı yazmak için, silah ve dava arkadaşlarıyla birlikte 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak basmasıyla başlayan, “Yeryüzünde ilk ulusal direniş”in fitilini ateşleyen, kongrelerle devam eden süreçte ve sonrasında emperyalizme karşı başlattığı başkaldırıyı zaferle taçlandıran, yaşanan Cumhuriyet’in ilanı gibi atılımların başladığı, satanatın gittiği, ulusun iktidarının geldiği, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kurulduğu, bütün yolların kendisine çıktığı günün 102. yılının adıdır 23 Nisan.
Bir anlamda Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş günü, Dünya’nın mazlum halklarında çok büyük yankılar yaratan kuruluş gününün adıdır 23 Nisan.
Karanlığın en yoğun, en zifiri olduğu an, tan yerinin ağarmasının, şafağın sökmesinin, günün aydınlanmasının en yakın olduğu andır.
Ülke öyle karanlık günlerdedir ki, Yunus Nadi Ankara’ya gelir, Mustafa Kemal’e durumu anlatır, para yok, asker yok, silah yok. “Paşam ülke işgal altında, halk perişan. Her şeyden evvel orduyu kurmamız lazım. Meclis’i kurmakla vakit kaybetmeyin. Meclis’i daha sonra kurabiliriz” der.
Mustafa Kemal Paşa’nın yanıtı oldukça serttir.
“Olmaz efendim olmaz. Her iş yasal olmalıdır. Ulus işlerinde yasallık ancak ulusal kararlara dayanmakla, ulusun genel eğilimine dayanmakla, ulusun genel eğilimine tercüman olmakla olanaklıdır. Öncelikle Meclis, sonra ordu. Orduyu yapacak olan ulus ve ona vekalet edecek Meclis’tir. Çünkü ordu demek yüzbinlerce insan ve milyonlarca servet demektir. Buna üç kişinin karar vermesi mümkün değildir. Bunu ancak ulusun karar ve kabulü meydana çıkarabilir.”
Vatanın işgal edildiği o şartlarda bile Meclis’in önemini, egemenliği kimin kullanması gerektiğini böyle önemsiyor, böyle vurguluyordu Mustafa Kemal. 23 Nisan 1920’de Meclis’in açılmasından sonra ise tarihe altın harflerle geçen konuşmasını yapıyordu:
“Artık yurdun alın yazısına yüksek Meclis’iniz el koymuştur. Bundan sonra bu yolla yapılacak işleri ancak yüce Meclis’imizin vereceği kararlar yerine getirecektir”
Başka ulusların boyunduruğu altına girmeyi ve prangayı reddeden, işgale baş kaldırıyla karşılık veren bir ulusun, “Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir” diyerek boynuna takılmak istenen esaret zincirlerini kırarak parçalayan, “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir” diyerek işgalcileri önüne katıp 9 Eylül 1922’de denize döken orduların Başkomutanı Mustafa Kemal Paşa, silah ve dava arkadaşlarının, onbinlerce şehit ve gazisinin canı ve kanıyla, ortaya çıkardıkları, Kurtuluş Savaşı Destanı’nın, Kuva-yi Milliye Destanı’nın adıdır 23 Nisan.
Kutlu olsun.