Tarımın temel kaynağı, en önemli dayanağı, sınırlı varlıklardan olan toprak, su, doğadaki türler ve bu türlerin sahip olduğu çeşitlilik.
Geçmişten geleceğe nesillerin, yani bizim yaşamımız ve devamlılığımız da, doğal varlıkların ve de dolayısıyla bu doğal varlıklar arasında sürdürülebilir yaşamın temelini oluşturan, Korunması, yaşamın ve sürdürülebilirliğin korunması anlamına gelen iklim sistemin de en önemli düzeyde rol sahibi olan, geçim kaynakları ve refahı için temel faktör toprağa bağlıdır.
Tarımda, gıda üretiminde, eğitimde ve daha pek çok alanda sürdürülebilirlik kavramı, yaşadığımız son yüz yılda üzerine en fazla konuştuğumuz, zaman zaman korkulan ve “Gelecekte neler yapabiliriz?”i tartıştığımız çok önemli bir kavram haline geldi. İşin özü, tarımsal üretim, bizlerin, yani insanların, hayvanların ve hatta doğada yaşayan tüm canlıların yaşamsal döngülerini sağlayan en önemli temel dayanak.
Büyük bölümünü yol, köprü, maden sahalarının kapladığı alanların oluşturduğu 31 milyon dönüm tarım arazisi ne yazık ki, üretimden çıkmış durumda.
Üstüne üstlük 3 milyon hektar da eğer belirlenebilmiş bir sistemde ekebilmiş olsaydık, mevcut rekolteye ilaveten artı 15 milyon tonluk bir buğday rekoltemizin olabileceği ekip biçmediğimiz arazimiz var, ama buğdayda dışa bağımlı olmayı sürdürüyoruz, ithalat yapmak zorundayız.
Küresel anlamda gıda güvenliği ve açlık sorunu o kadar önemli bir gündem oluşturuyor ki, Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, geçtiğimiz ay Berlin’de düzenlenen “Küresel Gıda Güvenliği” toplantısı öncesinde konu ile ilgili yaptığı basın toplantısında, nedenlerini bireysel ihtilaflar, kuraklık, Kovid-19 salgınının sonuçları ve Rusya’nın Ukrayna’ya açtığı savaşın oluşturduğu faktörler nedeniyle Dünya’da 3435 milyon insanın gıda kıtlığı nedeniyle çok ciddi boyutta bir tehdit altında olduğuna işaret ederek bunun yaşamı tehdit eden, dalga dalga büyüyen bir açlık krizi olduğunun altını çiziyordu. Küresel anlamda en büyük sorunlarımızdan birisi gıda güvenliği.
Öyle kapsamlı ve geniş bir alan ki, açık veya örtülü alanlardaki tarımsal faaliyetlerde, tarımsal üretimin, teknoloji merkezli yaklaşımlarla sürdürülebilir bir şekilde sağlanabilmesi için tarım gıda tedarik zincirinin farklı aşamalarında pek çok çalışmanın yürütülerek, kaynak kirliliğinin veya kaynak israfının, tarımda yoğun olarak kullanılan kimyasalların azaltılması ve onların yerine kullanılabilecek kimyasalların geliştirilmesi, verimliliğin artırılması, doğal kaynaklara olumsuz etkisi olan hayvansal proteinler yerine laboratuvar proteinlerinin geliştirilmek suretiyle ticari meta haline getirilmesi, hayvansal proteinlerin yerine bitki bazlı proteinlerin ikame edilmesi, tarımda gıda-tedarik zincirinin kısaltılması, gıda kayıp ve israfının engellenerek mümkün olan en aza indirilmesi, tüketici alışkanlıklarının yeniden şekillendirilmesi, genetik alanında yapılacak çalışmalarla hastalıklara daha dirençli ve daha verimli tohumların üretilmesi gibi çalışmalar, gıda güvencesini sağlama hedefimizde yapmamız gerekenlerin özeti.
Yapılan araştırmalarda elde edilen sonuçlar her yıl Dünya’da 1.3 milyar, Türkiye’de ise 26 milyon ton gıdanın israf edildiğini ortaya koyuyor. Bir kamyonun 10 ton çöp taşıyabildiğini varsayarsak, sadece bizim, yani Türkiye’nin yılda, israf kalemlerinin başında ekmeğin geldiği, 2.5 milyon kamyondan fazla gıdayı çöpe attığımız ortaya çıkıyor.
Konunun bir de su ayak izi (x) boyutu var. Elde edilen istatiksel sonuçlara göre şu an 8 milyara yakın Dünya nüfusuna yetecek kadar yiyecek üretebilmemiz için Dünya’da saniyede 200 milyon litre su tüketiliyor. Yapılan araştırmaların sonucu, 1 parça biftek için yaklaşık 7 bin, 1 kilo tereyağı için 5 bin 300 litre su harcandığını, 1 hamburger için ise 2 bin 400 litre su tüketildiğini gösteriyor.
Sürekli artma eğiliminde olan Dünya nüfusunun 2050 yılında yaklaşık 10 milyara yükselmesi ve bu eğilime paralel olarak Dünya nüfusunun gıda ihtiyacını karşılayabilmek anlamında gıda üretiminin mevcut üretime göre yüzde 60 artırılması zorunluluğu bir gerçeklikken hem ülke hem de evren olarak gıda israfını sürdürüyoruz.
Türkiye İsrafı Önleme Vakfı’nın geçtiğimiz ay yayınladığı rapor konunun vahametini ortaya koyuyor. Türkiye İsraf Vakfı Kurucusu Prof. Dr. Aziz Akgül, ülkemizin yıllık milli gelirinin yüzde 15’ini, yani 1 trilyon 81 milyar liralık kaynağını israf ettiğini belirterek, “En büyük israf devlette. Toplum da liderlerine bakarak israf konusunda hassasiyet göstermiyor. Rapor, konunun vahametini apaçık ortaya koyuyor” değerlendirmesini yapıyor.
Bütün bunlardan sonra diyebiliriz ki; “Gıda krizi kapıda. Hem ülke, hem de küresel anlamda gıdaya erişim zincirinde ve sonraki aşamada israfı en aza indirmek hedefinin altını kalın çizgilerle çizerek önlemlerimizi bu anlamda almak ve yaşama geçirmek zorundayız. Vakit kaybetmeden.”
(x) -Üretim sürecinde bir ürün için harcanan su miktarını ölçme işlemine “Su ayak izi” deniliyor.