Günümüzde stratejik hale gelen su ve gıda, bu alanlarda yaşanan ve gelecekte yaşanacak kıtlık, çatışma ve savaşlara neden olabilecek kadar büyük etkenler.
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın geçtiğimiz aylarda yayınlanan “Tarım ve İklim Değişikliği Raporu”nda, ülkemizin su zengini bir ülke olmadığı, su stresi altındaki bir ülke olduğu vurgulanıyor.
Türkiye’nin taraf olduğu Birleşmiş Milletler Küresel Göç Mutabakatı, yasal olarak bağlayıcılığı olmasa da, iklim değişikliği sonucu oluşan ve iklim krizinden kaynaklanan “Yerinden olmalar”la ilgili önlemlerin alınmasını öneriyor. Yapılan araştırmaların sonuçları, 2050 yılına kadar iklim değişikliği ve iklim krizi nedeniyle 216 milyon kişinin yerinden olacağını, 2030 yılında ise iklimin uluslararası göçe etkilerinin çok büyük olacağını gösteriyor.
Bizi, yakın coğrafyamızı v Dünyayı bekleyen tehlikeler büyük. Ülkemiz, Cenevre Sözleşmesi’ni kabul eden bir ülke. O nedenledir ki, sadece Avrupa’dan gelenlere mülteci statüsü veriyor. İklim krizinin çok ciddi şekilde etkileyeceği coğrafyalar arasında sadece ülkemizin komşusu olan Orta Doğu ülkeleri değil, Avrupa ülkeleri ve Türkiye de var.
Bu çerçevede Akdeniz Çevre Ajansı’nın projeksiyonuna göre ülkemiz dahil, Akdeniz Havzası’ndaki ülkeler, yüksek sıcaklık artışları, orman yangınları, biyoçeşitliliğin yok yolması ve su kaynaklarının azalması gibi tehlikelerle karşı karşıya iken, Batı ve Kuzey Avrupa için ise suların yükselmesi, sel ve şiddetli fırtınalar benzeri yüksek ve ciddi iklimsel krizlerin yaşanacağı öngörülüyor.
Tüm bunlar iklimsel olarak yaratılacak tahribattan önemli düzeyde etkileneceği öngörülen coğrafyalardaki ve göçün yönünü çevirebileceği bu bölgelere komşu devletlere dönük çok ciddi kaygılar yaratacak.
Aynı araştırmaya göre Akdeniz Havzası’ndaki çok yüksek sıcaklık artışları, su kaynaklarında meydana gelen ve gelecek azalma, orman yangınları, biyoçeşitliliğin azalması gibi tehlikeler artık bizi bekliyor.
2025 yılından itibaren 3 milyardan fazla insanın su kıtlığı yaşayacağının olası görüldüğüne işaret eden raporun sonuçları, Kuzey ve Batı Avrupa ülkeleri için suların yükselmesi, çok şiddetli fırtınalar ve sel benzeri iklimsel fırtınaları öngörüyor.
İklim krizinin etkileyeceği ülkeler arasında ülkemiz Türkiye de var.
Tüm Dünya’daki karar alıcılar iklim değişikliğine yönelik çok ciddi önlemler almazsa tüm canlılar için savaşlardan daha can yakıcı sorunlarla karşı karşıya kalmamız, o sorunlarla boğuşmamız olası. Eğer gerekli önlemleri almazsak bazı coğrafyalarda yaşamamız mümkün olmayacak.
Küresel ısınma ve iklim krizi konusunda zaman kaybetmeden önlem almamız elzem. İklim krizine karşı, devlet ve birey olarak bizlerin ve sanayi kuruluşlarının büyük sorumlulukları, yapması gerekenler var.
Sanayimizin bu alandaki sorumluluğu çok büyük. Topluma ve diğer sanayi kuruluşlarına öncülük etmek, bireyleri bu çalışmalara yöneltmek gerçekten büyük bir sorumluluk istiyor.