Mücbir sebep, genel olarak kişilerin iradesi dışında meydana gelen öngörülmeyen ve öngörülemeyen veya öngörülse dahi her türlü imkan ve araca rağmen önlenemeyen olaylar olarak nitelendirilebilir. Mücbir sebep dışsal karakterli olup, mükellef açısından kusurluluğu ortadan kaldırır. Mücbir sebeplerle karşı karşıya kalan kişi bu olaylardan kaynaklanan çok ciddi sıkıntılar hatta çoğu zaman imkansızlıklar içine düşebilir.rnrnMücbir sebebin en belirgin özelliği, kişinin iradesi dışında meydana gelen kaçınılamaz ve karşı konulamaz bir olay olmasıdır. Danıştay’a göre, mücbir sebepler, “insanın iradesi ve ihtiyarı dışında meydana gelen tesadüfi olaylardır.” Bu olayların meydana gelmelerinden önce bilinmeleri mümkün olmadığı gibi, meydana geldikleri zamanda giderilmeleri de ilgilinin iradesine bağlı değildir. Mücbir sebebin vergiye ilişkin ödevlerin yerine getirilmesini engelleyecek nitelik ve ağırlıkta olması gerekir.rnrnMücbir sebebin yanı sıra mücbir sebep benzeri hallerin de varlığı söz konusudur. Bu haller; zor durum, beklenmeyen olay ve ölüm hallerdir. Zor durum ve beklenmeyen hal mücbir sebep ile benzerlikler göstermesine karşın, mücbir sebebin ihtiva ettiği unsurları taşımazlar. Her mücbir sebep, başlı başına bir beklenmeyen olaydır. Doğal afetler, ilgili kimsenin tutukluluk hali, ağır kaza ve hastalık, yangın gibi olaylar birer beklenmeyen olaydır. Ancak her beklenmeyen olay bir mücbir sebep olarak nitelendirilemez. Zor durum ise, kişinin vergilendirme ile ilgili ödevlerini ifa etmesine engel olabilecek türlü hadiseler olabilir. Mücbir sebep, doğrudan vergi mükellefini etkiler.1 Bir başka deyişle mücbir sebebin etkileri doğrudan mükellefe yöneliktir. Zor durumun ise böyle bir özelliği olmayabilir. Vergi mükellefini değil ama onun yakınlarını etkileyen bir hadise, vergi mükellefinin de ödevlerini yerine getirmesini engelleyebilir. Ancak bu durumda vergi idaresinin takdir yetkisi önem kazanmaktadır. Vergi idaresi, zor durum halini ve bu hal nedeni ile vergilendirme ile ilgili ödevlerin sürelerinin uzayacağını takdir etme yetkisini haizdir. Doğal olarak bu durumun ilgili kimse tarafından ispat edilmesi şarttır.rnrna) Tarh Zamanaşımı YönündenrnrnTarh zamanaşımı mevzusu, VUK’un 114. maddesi ile düzenlenmiştir. Buna göre: “Vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın başından başlayarak beş yıl içinde tarh ve mükellefe tebliğ edilmeyen vergiler zamanaşımına uğrar.”rnrnVUK’un 15. Maddesi ise, 13. Madde’de yazılı mücbir sebeplerden herhangi birinin varlığı halinde, bu sebep ortadan kalkıncaya kadar sürelerin işlemeyeceğine ve bu durumda tarh zamanaşımının duracağına ilişkin düzenlemeler ihtiva etmektedir.rnrnÖrneğin, 22 Kasım 2007 Tarihinde, Kurumlar Vergisi mükellefi (X) Limited Şirketinin ticari ikametgahının bulunduğu iş merkezinde çıkan yangının etkilerinin 30 Kasım 2007 Tarihinde son bulduğunu varsayacak olursak bu durumda, vergi kanunlarında belirtilen süreler, VUK’un 15. Maddesi gereğince 22-30 Kasım Tarihleri arasında 8 gün süre boyunca ilgili mükellef açısından işlemeyecektir. Bununla birlikte, 2007 takvim yılı için 31.12.2012rnrnTarihinde sona erecek olan tarh zamanaşımının, 8 gün uzayarak 08.01.2013 Tarihinde tamamlanacak olması da yine VUK’un 15. Maddesi’nin bir gereğidir.rnrnb) Ceza Zamanaşımı YönündenrnrnVUK’un 374. Maddesi “Ceza Kesmede zamanaşımı”nı düzenlemektedir. Söz konusu madde, aşağıda yer alan sürelerin geçmesinden sonra ceza kesilmeyeceğini ifade etmektedir:rnrn“1) Vergi ziyaı cezasında cezanın bağlı olduğu vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın birinci gününden; 353. ve mükerrer 355. Maddeler uyarınca kesilecek usulsüzlük cezalarında, usulsüzlüğün yapıldığı yılı takip eden yılın birinci gününden başlayarak 5 yıl.