Türk Ocakları, Türk kültürünün ve milli değerlerin korunması ve yaşatılması amacıyla kurulan köklü bir kurum olarak ön plana çıkıyor. Ancak pek çok kişi için hala bir muamma olan bu kuruluşun ne olduğu ve ne zaman ortaya çıktığı merak konusu. İşte, Türk Ocakları'nın doğuşu ve bugüne kadar olan serüveniyle ilgili bilinmesi gereken detaylar.

Türk Ocakları nedir?

Türk Ocakları, Türk milliyetçiliği çerçevesinde faaliyet gösteren bir cemiyet olarak 1912'de İstanbul'da kuruldu ve 1931'e kadar bu yönde etkinlikler düzenledi. Osmanlı İmparatorluğu'nun II. Meşrutiyet döneminde, milli kimlik sorununun belirginleşmesiyle birlikte, Osmanlıcılık karşıtı ve Türk milliyetçiliği etrafında bir araya gelen çevreler, Türk Derneği (1908) ve Türk Yurdu Cemiyeti (1912) ile örgütlendi ve Türk Ocakları'na dönüştü. Başlangıçta siyasi alandan uzak durmayı amaçlasa da, Türk milliyetçiliğinin siyasi bir boyut kazanmasıyla birlikte, önce İttihat ve Terakki, ardından da cumhuriyet ideolojisi doğrultusunda program ve hedefler belirledi. Türk Ocakları'nın devlet ve devletçilikle olan organik ilişkisi, büyümesinde önemli bir rol oynadı. Özellikle 1925'ten sonra, Cumhuriyet devrimlerini savunmak, çağdaşlaşma düşüncesini benimsemek ve Türkleştirme politikalarını desteklemek gibi roller üstlendi. Ancak, 1927'de gücünün zirvesine ulaşan Türk Ocakları, kapatılma sürecinin de başlangıcını oluşturdu. Türk Ocakları, resmi olarak Cumhuriyet Halk Fırkası'nın bir parçası haline geldi ve parti kontrolü altına girdi. Ancak, 1930'da Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın ortaya çıkışı ve iç politikadaki gelişmeler, Türk Ocakları'nın kapatılma sürecini hızlandırdı. 264 şubesi ve 30 binden fazla üyesiyle önemli bir sivil toplum kuruluşu olan Türk Ocakları, tek parti döneminde kapatıldı ve tüm varlığı ile üyeleri partiye devredildi. Ancak, çok partili dönemin başlamasıyla birlikte, Türk Ocakları, İstanbul merkezli olarak 1949'da Hamdullah Suphi Tanrıöver liderliğinde tekrar faaliyete geçti ve devletle olan organik bağını sürdürdü. Ancak, siyasi yaşamdaki çeşitli darbeler, Türk Ocakları'nın eski gücüne kavuşmasını engelledi. Tüm bu kesintilere rağmen, "Türk Ocakları" adıyla bilinen oluşum, günümüzde de faaliyetlerine devam etmektedir.

Türk Ocakları ne zaman kuruldu?

Türk Ocağı, II. Meşrutiyet döneminde kurulan birçok cemiyet arasında öne çıkan bir konuma sahip. Türk Derneği ve Türk Yurdu Cemiyeti'nden daha büyük bir etkiye sahip olan bu yapı, Türk milliyetçiliğinin bilimsel ve kültürel olarak gelişmesine katkı sağlamıştır. Genel olarak 1912 yılında kurulduğu kabul edilen Türk Ocağı, aslında 1911'de Askeri Tıbbiye öğrencileri tarafından atılan ilk adımlarla ortaya çıktı.

Balkan Savaşları'nın patlak vermesiyle birlikte, Türk Ocağı'na yönelik bakış açısı değişti. Bir yandan Osmanlı İmparatorluğu'nun farklı toplumları arasına ayrılık sokmakla suçlanırken, diğer yandan milliyetçilik hareketinin merkezi haline geldi. Bu dönemde maddi zorluklar da yaşandı ve bu süreçte Ahmet Ferit Tek'in istifasıyla birlikte Edebiyatı Cedide'den Hamdullah Suphi Tanrıöver'in başkanlığa gelmesi ve Yusuf Akçura'nın da ikinci başkanlığa getirilmesi dikkat çekti.

Cumhuriyet döneminde maarif bakanı ve milletvekili olarak görev alan Tanrıöver, Türk Ocağı'nın kapanışına kadar kesintisiz başkanlık yaptı. Ocağın zirvesi 1927'de yaşandı ve bu dönemde büyük bir canlanma ve gelişme yaşandı. "Vatanda ocaklı" olarak adlandırılan ve Osmanlıcılık gibi kimlik bunalımlarına karşı çıkan kitle, ocağa olan ilgiyi artırdı. Bu ilginin artmasıyla birlikte düzenli konferanslar ve etkinlikler Beyazıt'taki bir konağa taşındı ve burası merkez haline geldi.

Türk Ocağı'nın amacı, belirlenen Nizamnâme-i Esâs ve Dâhilisi'nde şu şekilde açıklandı: "Türklerin millî terbiye ve ilmî, içtimaî, iktisadî seviyelerinin terakki ve ilâsıyla ırk ve dilinin kemâline çalışmaktadır."

Ocak, Türk dilinin gelişimine katkıda bulunma amacını özellikle Türk Yurdu dergisinde yayımlanan makalelerle gösterdi. İstanbul Türkçesi, ocağın döneminde hiçbir sınıfa veya taşraya ait olmadığı için önemli bir dil olarak kabul edildi.

Cumhuriyet öncesi dönemde, ocaklarda kadınların toplumsal yaşama katılımı konusunda teorik tartışmalar yapıldı ancak genel anlamda bir program oluşturulamadı. Bu dönemde yapılan teorik tartışmalarda Sovyetler Birliği'ndeki Türkî devletlerdeki gelişmeler, çağdaşlaşma düşüncesi ve eski Türk kültürüne atıflar görülürken, bir programın belirlenememesi bazı yazarlarca eleştirildi.

Kaynak: HABER MERKEZİ