UNICEF'in 2021 yılında yayımladığı rapora göre, Türkiye'de 11-15 yaş arası her 4 öğrenciden 1’i okulda fiziksel, sözel ya da siber zorbalığa maruz kalıyor. Türkiye İstatistik Kurumu da (TÜİK) 2022 yılında açıkladığı verilerde 15-24 yaş grubundaki her 5 gençten 1’inin akran zorbalığına maruz kaldığını belirtti. Türkiye Bilişim Derneği’nin hazırladığı siber zorbalık raporunda ise son yıllarda dijital platformlarda zorbalığın da yaygınlaştığına, özellikle sosyal medya kullanımının artışıyla birlikte, siber zorbalık vakalarının gençler arasında daha sık görüldüğüne dikkat çekildi. Öğrencide travmaya neden olabilen zorbalık, okuldan kaçma veya yalnız kalıp kimseyle konuşmama gibi etkiler de göstermekte. Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2022 yılı verilerine göre, Türkiye'de zorunlu eğitim çağındaki öğrenciler arasında okulu terk etme oranı yüzde 5’i buluyor.
‘Görünür hale geldi’
Son zamanlarda ülkemizde artış gösteren akran zorbalığı olayları, velileri ve eğitimcileri de endişelendiriyor. Özellikle, ortaokul ve liselerde daha fazla yaşanan olaylar, sorunun boyutlarını gözler önüne seriyor. Zorbalığa meyilli olan öğrencileri nelerin etkilediğini anlatan Psikolog Esra Yüce, “Sosyal medya platformlarının yaygınlaşmasıyla empati kurmakta zorlanabilir, bu da zorbalık davranışlarının artmasına neden olur. Aile içi şiddet de en büyük etkenlerden biri. Bunun yanı sıra düşük eğitim seviyesi ve ekonomik zorluklar da bu durumu tetikleyen faktörler arasında” dedi. Yeni nesil akran zorbalığının, dijitalleşme ve sosyal medyanın etkisiyle karmaşık bir hale geldiğini belirten Yüce, “Özellikle sosyal medya platformlarının yaygınlaşması, çocukların ve gençlerin sosyal etkileşimlerini köklü bir şekilde değiştirdi. Bu platformlar, zorbalığın daha görünür hale gelmesine ve anonimlik sunarak bazı bireylerin başkalarına zarar verme cesaretinin artırmasına yol açıyor. Çocuklar, dijital dünyada empati kurmakta zorlanabilir, bu da zorbalık davranışlarının artmasına neden olur. Bazı oyunlar şiddeti yüceltebilir ve agresif davranışları normalleştirebilir” diye konuştu.
‘Çatışmayı yansıtır’
Akran zorbalığında aile içi şiddetin etkisinin büyük olduğunu aktaran Yüce, “Aile ortamında yaşanan şiddet, güç kullanarak kontrol elde etmenin normalleşmesine yol açar. Bu durum, çocukların empati geliştirmesini engelleyerek, başkalarına karşı saldırgan davranışlar sergilemelerine neden olabilir. Duygusal travma yaşayan çocuklar, içsel çatışmalarını başkalarına yansıtarak zorbalık yapma eğilimindedir” sözlerine yer verdi. Eğitim seviyesinin düşük olduğu yerlerde akran zorbalığının daha fazla ortaya çıkmasının önemli bir sorun olduğunu vurgulayan Yüce, “Düşük eğitim, bireylerin zorbalığın ciddiyetini anlamasını zorlaştırabilir. Bu çocuklar zorbalığı bir çözüm yolu olarak görür. Ekonomik zorluklar da bu durumu etkileyen bir faktör” ifadelerini kullandı.
‘Sağlıklı iletişim önemli’
Akran zorbalığını önlemek için müdahale çalışmalarının yapılması ve aile içi iletişimin güçlendirilmesi gerektiğinin altını çizen Yüce, “Zorbalığa uğramış öğrenciler içinse toplumdan ve okuldan soyutlanmaması için ebeveyn ile işbirliği içinde hareket edilerek çeşitli faaliyetlere, psikolojik ve sosyal destek sağlanmalı. Okullarda öğrencilerin zorbalığı nasıl tanıyabilecekleri ve bundan nasıl kaçınabilecekleri anlatılmalı. Zorbalığa maruz kaldıkları durumlarda neler yapabilecekleri öğretilmeli ve öğretmenleri ile iş birliği yapmalarının ne kadar önemli olduğu tüm öğrencilere söylenmeli” sözlerine yer verdi. Yüce, akran zorbalığına uğrayan çocuğun utandığı için bu durumu kolay kolay ailesiyle paylaşmadığını da ifade etti.
‘Sürdürülebilir çözümler üretilmeli’
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) akran zorbalığıyla mücadelede önemli bir adım attığını vurgulayan Yüce, “TBMM Dilekçe Komisyonu bünyesinde ilköğretim ve ortaöğretim kurumlarında ‘Akran Zorbalığının Araştırılması ve Alınabilecek Önlemlerin Belirlenmesi Alt Komisyonu’ kuruldu. Eğitim kurumlarında güvenli ve destekleyici bir ortam yaratmak, öğrencilerin psikolojik ve sosyal gelişimleri için kritik. Bu tür girişimler, toplumsal bilinçlenmeyi arttırarak, uzun vadede akran zorbalığını azaltma potansiyeline sahip. Ancak, uygulama aşamasında etkili ve sürdürülebilir çözümler üretilmesi de hayati önem taşıyor” diye konuştu.