Kilis şehir efsaneleri, tarih ve kültür zenginlikleriyle dolu bir coğrafyanın gizemli öykülerini içeriyor. Bu eşsiz şehirde dolaşan pek çok soru işareti, merak uyandıran hikayelerin başlangıcını oluşturuyor. Kilis'in derinliklerine indiğimizde, geçmişten günümüze uzanan birçok ilginç olay ve efsane karşımıza çıkıyor. Bu şehirde yaşanan gizemli olayları anlamak için sorgularla dolu bir bakış açısıyla yaklaşmak gerekiyor. Kilis şehir efsaneleri, zaman içinde şekillenen ve insanların hayal gücünü kışkırtan olayların izini sürmek adına benzersiz bir keşif alanı sunuyor. Bu yazıda, Kilis'in mistik dokusunu saran bu sorguların ardındaki sırları çözmeye yönelik bir yolculuğa çıkacağız...

Kılınçoğlu Efsanesi

Vağdı zamanında, Kilis'te güçlü, varlıklı biri olan Kılınçoğlu, Mıstıfa Beg adında bir adamın yardım talebiyle karşılaşır. Mıstıfa Beg ve altı oğlu, geçim sıkıntısı içinde olduklarını ve yardıma ihtiyaçları olduğunu Kılınçoğlu'na anlatmaya gelirler. Kılınçoğlu, gelen misafirlere odasını açar ve sorunlarını dinlemeye başlar. Ancak altı ay boyunca misafirler durumlarını dile getirmezler.

Bir gün Mıstıfa Beg, Kılınçoğlu'na çıkıp, "Begim, biz buraya geleli ne zaman oldu, ne zamandır odagdayız. Bizden hiç bir şey sormadın" der. Kılınçoğlu, derdini söylemeyenin derman bulamayacağını söyler ve Mıstıfa Beg'den durumu anlatmasını ister. Mıstıfa Beg, geçim sıkıntısı içinde olduklarını ve bir parça ekmek bulmak için geldiklerini söyler.

Kılınçoğlu, altı oğluna iş verir ve bir süre sonra Mıstıfa Beg, "Ya Begim, altı oğluma iş verdin, ya ben" der. Ancak Kılınçoğlu, Mıstıfa Beg'i de işe alır. Bir süre sonra Mıstıfa Beg, Kılınçoğlu'nun eşiyle ilgili bir talepte bulunur ve Gahveci Mıstıfa Beg olarak anılan bu olay, Kılınçoğlu'nun ailesinin zor duruma düşmesine neden olur.

Kılınçoğlu'nun hanımı, Gahveci Mıstıfa Beg'i övmüş ve ona karşı bir teklifte bulunmuştur. Gahveci Mıstıfa Beg ise bu teklifi kabul etmez ve Gılınçoğlu'na iş vermesini ister. Ancak Kılınçoğlu, ona Gahvecilik yapmasını söyler. Zamanla Mıstıfa Beg'in ailesi zenginleşirken, Kılınçoğlu perişan bir duruma düşer.

Gahveci Mıstıfa Beg, bir gün Kılınçoğlu'nun ailesine gahve gönderir ve eğer sözünü tutarsa, Kılınçoğlu'nu Gahveci yapacağını söyler. Ancak Gahveci Mıstıfa Beg, sözünde durmaz ve Kılınçoğlu'nu perişan bir halde bırakır. Kılınçoğlu, başka bir adamın yanında gahvecilik yapmaya başlar.

Bir gün, Gahveci Mıstıfa Beg'in düğününe davet edilen Kılınçoğlu, orada bir türkü söyler ve olayları anlatır. Türkünün sonunda, "Ulu gudurdu itigiz de taladı bizi" diyerek hak ettiğini söyler. Durumu anlayan paşa, Kılınçoğlu'nu hamama gönderir, asker kıyafeti giydirir ve onu saraya geri gönderir. Kılınçoğlu, paşaya "Ben nerede bir fahiş işlersem, bil ki emin gızınıg yanındayım" der ve şehirden ayrılır.

Kılınçoğlu, bir süre sonra eski köyüne döner ve Mıstıfa Beg'in oğullarıyla birlikte intikam almak için plan yapar. Gahveci Mıstıfa Beg'in eski karısını öldürür ve onun yerine bir agacın başına dikilir. Bu olay, Kilis halkı arasında dilden dile dolaşan bir efsane halini alır.

Çoban Kayası Efsanesi

Bir gün Kilis'in eteğinde, Gonca Dağı'nın eteğinde bir çoban yaşarmış. Dilekleri ve duaları hep Tanrı'ya yönelikmiş. Kilis ovasında otlayan davarlarıyla, sık sık susuzluktan kırılan çoban, bir gün elini kaldırarak gökyüzüne seslenir: "Ulu Allah'ım, buralarda bir damla su yok. Davarlarım ve ben, su içmek için uzaklara gitmek zorunda kalıyoruz. Lütfen bize yardım et, susuzluktan kırılmadan hayat bulalım."

Tanrı, çobanın yalvarışını duyar ve Gonca Dağı eteklerinden her taraftan sular fışkırmaya başlar. Davarlarını otlatan çoban, bu mucizevi olaya şaşkınlık içinde tanıklık eder. O andan itibaren, çoban ve davarları bu doğal kaynaklardan faydalanarak hayatlarını sürdürürler. Ancak çobanın hayatındaki sıkıntılar burada bitmez. Çoban, Tanrı'ya şükranlarını sunar ve bir dilekte bulunur: "Ulu Allah'ım, ben bu nimetlere layık değilim. Ancak vaat ediyorum ki, eğer bu nimetleri bize verirsen, en iyi koçumuzu sana kurban edeceğim."

Zamanla, çobanın sözünde durmama kararı alır. Tanrı'ya vaat ettiği koçu kurban etmek istemez ve kendince bir oyun planlar. Kirli bir gömlek parçasını alır ve Tanrı'ya hitap eder: "Sana koçu kurban edemedim, ama bu biti kurban edebilirim. Bu, benim sırtımın koçu olur."

Kaynak: Haber Merkezi