“Bile bile lades” diye bir söz vardır. Bu da öyle.
Havaalanlarındaki büfeler, kiraların yüksekliği nedeniyle ateş pahası. Büfenin önünde hangi yiyecek, hangi içecek ne kadar ediyor, yazılı. Restoranda yemek sipariş etmeden önce, size içinde fiyatlarının da yer aldığı menü sunuluyor. Neyi kaça yiyeceğinizi görüyorsunuz.
Son günlerde “Restoranlardaki fiyat artışları” bahanesiyle bir sosyal medya fırtınası estiriliyor. Herkes, bile bile kazıklandığını iddia ettiği belgeleri bu platformda paylaşıyor.
Ama sonuçta tepki topladıklarını bilmiyorlar. Çünkü yediklerine, içtiklerine baktığınızda bu ortamı kendilerinin hazırladığını görüyorsunuz.
Türkiye’de “pahalı” olduğu için ünlenen ve rağbet gören mekanlar vardır. Bu mekanların özel müşterileri, pahalı yiyip içmekten büyük keyif alırlar. Onların nefsini, önlerine sunulan yemekler değil, adisyonlar bastırır.
Oraya gidemeyenlerin kampanyaları, oraya gidenlerin sayısını artırır; o kadar.
İşin aslı buymuş demek
Geçenlerde bu köşede; Buca’daki seçimlerde İyi Parti İlçe Başkanı Gamze Bilgen Torun’un, kampanyanın son günlerinde başkan adayları Suat Nezir’e desteğini çektiğini yazmış, sebebini merak ettiğimi belirtmiştim.
Sebep, onlara göre; Suat Nezir’in seçimi kazanmaktan çok CHP’ye zarar vermeyi hedeflemesiymiş.
İlçe yönetiminde bir başka sitem de başkan adayı belirlenmesinde emrivaki yapılması. Nitekim, Gamze Bilgen Torun, seçim öncesi kendisiyle yaptığım görüşmede, başkan adayı olarak kendisinin çıkacağını söylemiş, “Buca’da ikinci bir Işılay saygın olacağım” demişti.
Meğer MHP Buca İlçe Başkanı Bahadır Altınkeser’in başına gelenler Gamze Bilgen Torun’un da başına gelmiş. Altınkeser de son dakikaya kadar aday olarak çalışma yaparken, son anda MHP’nin Cumhur İttifakı adayını desteklemesi kararlaştırılmıştı.
İYİ Parti’liler, CHP zarar görsün istemiyor. Buca İlçesi’nde CHP’ye toplu iltihak da olabilir. Onlar, kendilerini biraz da kandırılmış hissediyorlar ve bunun kefaretini ödemek istiyorlar.
Bisiklet kabusu
Geçtiğimiz cuma ve cumartesi günleri, İzmirlilerin önemli bölümü tam bir kabus yaşadı. Bisiklet yarışını iyi organize edemeyenler, kent trafiğini resmen kilitledi.
İnsanlar işlerine gidemedi, üretemedi, çalışamadı. Ambulanslar bile hastaneye hasta taşıyamadı.
Beceriksizliğin tavan yaptığı bu iki günü İzmirliler, bisiklet yarışı diye değil, kendilerine reva görülen eza olarak hatırlayacaklar.
Bu yarışta güneş altında nöbet tutan görevlilere ne demeli?
Onlara yazık değil mi?
Ne yediler, ne içtiler?
Nereye işediler?
Kimin umurunda.
Tarih, her zaman iyiler kullanılarak yazılmaz.
Böyleleri de var.
Kaymakamlık diye bir yer yok
Dayko, Doksanbeşin Kahvesi gibi uydurulmuş ama tescillenmemiş muhitler var ama “Kaymakamlık” diye bir adresi doğrusu bilmiyorum.
Narlıdere Metrosu’nun son istasyonunun adı “Kaymakamlık”.
Metroya binenler, son durağın Narlıdere Kaymakamlığı olduğunu nasıl bilsinler ki. Yol boyunca Bornova, Konak, Balçova Kaymakamlıkları da var.
Onun için metro trenlerine “Narlıdere Kaymakamlığı” ibaresinin yazılması daha doğru olur. Trenlere sadece Narlıdere’de yaşayanlar binmiyor. İzmir dışından gelenler ve treni kullananlar da var. Kafa karışıklığını gidermek, bir kelimeyi eklemekle pekala mümkün.
Bu güzel hizmeti taçlandırmak o kadar basit.
İBRAHİM ORMANCI
Gerilim romanı okumasını hiç sevmem. Çünkü hayatım gerilim yahu!
***
Kimi zat-ı muhteremlerin kendilerinin her yaptığı ayrı bir te-zat!
***
Kıymanın kilosu 600 TL'den başlıyor. Vatandaşa kıymayın efendiler. Özellikle emekliler evine et götürebilsinler!
***
Paramız pul oldu. Pahalılık vurdu evli çiftleri. İnsanlar taze dul oldu!
***
Aksaray'da bir vatandaş intihar eden borçlusunun mezarını açıp ateşe vermiş. Bana hala borcunu ödemeyen arkadaşlara duyurulur!