Eşini aramak ve birine eş olmak çabası sadece yuvayı kuracak olanların değil aynı zamanda her anne ve babanın da hayalidir. Çocuklarının mürüvvetini görmek onları göz aydınlığı bir eş ile eşleştirmek en büyük dualarıdır. Evlilikle beraber sahip olunan unvanlar vardır. Karı-koca, gelin-damat, elti-görümce gibi. Bir de karı ve kocanın birbirlerini tanımlama ifadeleri "bizim bey, bizim hatun" gibi. Ancak her iki cinsi de kapsayan bir kavram vardır ki aile olmanın tam karşılığıdır. "Eş olmak", "eşim" demek, "Ahmet Bey'in eşi", "Elif Hanım'ın eşi" diye takdim edilmek. Birine eş olmak onun diğer yarısı ve tamamlayıcısı olmak demektir. Yokluğunda bir tarafının eksikliğini hissetmektir. Değer vermek değer görmek, güven vermek güvende olmaktır. 
Cenab-ı Allah kadın ve erkeğin birbirlerine örtü olduğunu buyururken aslında eş olmanın neleri gerektirdiğine de işaret etmektedir. Örtü olmak sadece koruyup kollamak, eksik ve kusur örtmek değil, aynı zamanda onu kuşatarak hayata bambaşka açılardan bakmasını sağlamaktır. Bir yuvanın huzuru, ahenk ve dengenin korunması karşılıklı fedakarlığın rahmete dönüşmesiyle mümkündür. Bir başka ifade ile evlilik bir geçim sanatı ise "geçinmeye gönlü olanlar" eş olmayı başarabilenlerdir. Allah Resulü'nün "Kadınlar, erkeklerle birlikte bir bütünü tamamlayan diğer yarıdır." (Ebu Davud, Taharet, 94) ifadesindeki hakikat salih ve saliha eşin hem dünya hem de ahiret nimeti olarak sunulmasıdır. Yuvayı dünya hayatının cenneti yapmak kadın ve erkeğin elindedir. Aile hayatı pek çok olaylarla karşılaştığımız, yokluğu ve varlığı yaşayabileceğimiz, bir başka ifade ile yer yer sınava tabi olacağımız bir süreçtir. Allah Teala eşlerin ve çocukların ailede düşmanlık oluşturabileceğini ancak bu durumdan sakınmayı ve karşılaşıldığı takdirde de affedici, hoşgörülü, bağışlayıcı davranışın sonucunu rahmetle müjdelemektedir (Teğabün, 64/14). 
Eş olmak, evlilik ilişkisinin benlik kavramından sıyrılarak olgunluk ve kuşatıcılığa imkan veren biz olabilmektir. Eşler için bireysel kimlikleri korumak, biz olmanın önünde bir engel değildir. Kadın ve erkek kul olarak Allah'a karşı sorumluluklarında kendileri olurlarken yüklendikleri aile olma sorumluluğu ve emanet bilinci ile biz olma penceresinden bakarak bütünleşeceklerdir. Yeni akrabalar ve çocuklarla büyüyen ailede "biz olmak" her türlü problemin üstesinden gelebilme gücü, zorluklara dayanma azmi ile dünya ve ahiret kurtuluşunun reçetesi olacaktır. 

FETVA

Ehl-i kitaptan bir kişi ile evlenilebilir mi? 

Dini değer ve hayatın muhafazası, geliştirilip devam ettirilmesi ve gelecek nesillere aktarılması gibi önemli sosyal fonksiyonlar icra eden aile kurumuna hukuki meşruiyet kazandıran evlenme akdinin sınır ve şartları Kur'an-ı Kerim'de ve sünnette tafsilatlı bir şekilde yer almış, kimlerle evlenilip kimlerle evlenilemeyeceği detaylı olarak açıklanmıştır. 
Kur'an-ı Kerim'de, Müslümanların gayrimüslimlerle evlenmelerine bazı sınırlamalar getirilmiş ve Müslüman bir kadın veya erkeğin müşriklerle evlenemeyeceği vurgulanmıştır. Bakara suresinin 221. ayetinde mealen; "İman etmedikleri sürece, Allah'a ortak koşan kadınlarla evlenmeyin. Allah'a ortak koşan kadın hoşunuza gitse de mümin bir cariye ondan daha hayırlıdır. İman etmedikleri sürece, Allah'a ortak koşan erkeklerle, kadınlarınızı evlendirmeyin. Allah'a ortak koşan hür erkek hoşunuza gitse de iman eden bir köle ondan daha hayırlıdır..." buyrularak konuya açıklık getirilmiştir. 
Bunların dışında kalan Ehl-i kitap (Hristiyan ve Yahudi) kimselerle evlenme konusunda ise erkek ile kadın ayrı olarak mütalaa edilmiştir. Şöyle ki;"... Mümin kadınlardan iffetli olanlarla, daha önce kendilerine kitap verilenlerden olan iffetli kadınlar da mehirlerini vermeniz kaydıyla; evlenmek, zina etmemek ve gizli dost tutmamak üzere size helaldir." (Maide, 5/5) ayeti ile Müslüman bir erkeğin Ehl-i kitaptan bir kadınla evliliğine izin verilmiştir. 
Durum böyle olmakla birlikte eş seçiminde Müslüman hanımların tercih edilmesi aile huzuru ve toplumsal uyum açısından daha uygundur. 

Kaynak: Haber merkezi