Bugünlerde herkes borsanın yükselişinden bahsediyor. Bir zamanlar tıpkı Bitcoin’in yükselişinden bahsettiği gibi.
Siz neye yatırım yaparsınız?
Altın, döviz, gayrimenkul, emtia borsa ya da fon sepeti…
Hangisi size daha çok uygun?
Bizim halk genelde yastık altı çalışır. Onun için bankalar bol bol yastık altındaki altınları kendi bankalarına çekmek için kampanya düzenlerler. Mesela Amerikalılar borsacıdır. Bir de herkesin bildiği Japon ev hanımları vardır. Bu kadınların özellikleri piyasalara yaptıkları alım satımlar ile yön verebilecek düzeyde piyasaya hâkim olmalarıdır. Genelde çapraz swap işlemleri yapmaları ile meşhurdurlar. Almanlar daha çok sanayi yatırımı yaparlarken, İsviçre paraya yön vermeyi sever. Araplar yatırımlarını petrolden ve gayrimenkulden yana kullanırlar. Amerikan’ın petrole olan düşkünlüğünü bilmeyen yoktur diye düşünüyorum. İşte böyle herkes kıymet verdiğine yatırım yapar.
Düşünsenize piyasayı belirleyen belirli unsurlar var. Kıymet, değer, talep gibi!
Altın metalinin oluşması için yüz binlerce yıl zaman geçmesi gerekmektedir ve eritilmedikçe yok olmaz. Ezkaza pırlantanın oluşumu da milyonlarca yıl sürer ve aynı altın gibi insan yok etmedikçe yok olmaz.
Bitcoin zorlu üretim sürecinden geçer ve 4 yılda bir yaşanan halving ile sayısı yarı oranda azalır. Borsa da yer alan hisselerde öyledir. Belirli bir meblağ karşılığı belirli sayıda lot vardır. Emtia da aynı. Değer karşılığı birim, bedel mantığı yürür tüm yatırım işlerinde. Tüm yatırım malzemelerinin; bir adı, simgesi ve değeri vardır. Değeri kadar da ederi! Yatırım yapanların kimi kazınırken kimi kaybeder.
Yatırım işlemlerinde sıkça kullanılan bir deyim vardır. Şimdi de size ondan bahsetmek istiyorum;
“Shillemek!” ya da “Shill yapmak”
Evet, bu iki terim aynı şeyi anlatır. Genellikle kripto jargonunda kullanılsa da tüm piyasalar için geçerli bir deyimdir aslında. Bir projenin, bir değerin örtülü reklamı anlamına gelen bu terim, bir malın sürekli övülerek değerinin gereksiz yükseltilmesidir. Tıpkı yüz bin yıllardır gereksiz bir şekilde değer verilen altın, borsa, para, emtia ve diğer yatırım malzemeleri gibi. İnsanlık var olduğundan beri kendisi dışında değer biçecek şeyler aramış bunları shilleyerek gereksiz değer yüklemiş olduğundan daha da önemli göstermiştir.
2025 yılına kadar ortalama insan yaşam süresinin dünya genelinde 73,2 yıl olması bekleniyor. Doğum ile ölüm arasında geçen 73,2 yıl. Öyle milyonlarca yılda oluşup, milyarlarca yıl zamanımız yok. Hastalıklar, depremler, doğal afetler, savaşlar, küresel ısınma, kıtlık, enflasyon, yaşam mücadelesi derken insan hayatı hep bir mücadele içinde geçiyor. Zaten ömrünün yarısı uykuda geçen insan için belirlenen yaşam süresi ne kadar kısa farkında mısınız?
Eee! Bu kadar kısa zamanda çok kazanmak için ne yapmak lazım. Şimdi burada dikkat! Sizlere yatırım tavsiyesi vereceğim. Hem de çok kazanacağınız bir yatırım tavsiyesi.
"... kendi yolunda yanlış gitmek,
başkasının yolunda doğru gitmekten iyidir!" der ünlü yazar Dostoyevski. Şu kısacık hayatlarımızda milyonlarca paramız, tonlarca altınımız olsa dahi dünyanın en lüks hayatını yaşayıp, en iyi imkânlarına sahip olsak da elimizde olan yaklaşık mevcut 73 birimin değerini ve ederini bilmedikten sonra kazanacağınız hiçbir tutar sizi mutlu etmeye yetmeyecektir.
Onun için en değerli yatırım insanın kendine yaptığı yatırımdır. Ve bu yatırımın paha biçilemez bir kazancı vardır; mutluluk ve huzur.
Şimdi söyleyin bana hangi değer, hangi para sizden daha kıymetli?
Kendinize yatırım yapın kardeşim. Hak etmediğiniz yerde olup kendi değerinizden vermeyin, fazla tevazuunuzla insanlara sizden çok varmışçasına haklar tanımayın. Yanlışınız olsun ama hatalarınız asla!
Unutmayın ki, dünyada 201 bin 296 ton altın var iken, en nadir bulunan ve eşi benzeri olmayan tek bir değer var o da; kendiniz! Hayatta seni asla bırakmayacak tek şey sensin.
Nasıl mı yapacağız bu yatırımı?
Başkalarına değer vermekten kendine değer vermeyi unutanlar burada mı? Kendine değer vermeyi sakın unutma.
Sevdiğiniz yerde, sevdiğiniz insanlara olmayı tercih edin. Hayatınızda ki negatiflikleri pozitife çevirmek için uğraşın. Kendi bedeninizi, yaşınızı, saçınızı, kilonuzu kısacası kendinizi sevin.
Müzik, spor, resim, yemek, temizlik, gezmek, konuşmak, uyumak, sarılmak… Size iyi gelen şeyi haftada en az bir kere sindire sindire yaşayın. Ve en önemlisi kendinizle konuşun. En yakın arkadaşınızmış gibi sorun kendinize; “Seni ne mutlu eder ?” diye.
Cevaplarınız rehberiniz olsun. Unutmayın ki mutluluğumuzun da, mutsuzluğumuzun da tek sorumlusu yine bizden başkası değil. Başkalarını dinlediğiniz kadar kendinizi dinlediğinizde, başkalarını önemsediğiniz kadar kendinizi de önemsediğinizde kazanacaksınız.
Neyi mi kazanacaksınız?
Kendinizi!