Bingöl'deki yılların eskitemediği hikayelerle dolu bir dünya var. Şehrin sokaklarında dolaşan herkesin dilinde dolaşan, zamanla bir efsaneye dönüşen sırlar, Bingöl'ün gizemli atmosferini süslemeye devam ediyor. Bu eski topraklarda, neler yaşandığına dair sorular sormaktan kendimizi alamıyoruz. Bingöl şehir efsaneleri, geçmişin izlerini günümüze taşıyor ve bu toprakların derinliklerinde gizlenen hikayeleri gün yüzüne çıkarıyor. Kimi zaman tarihi bir dokunuşla şekillenen bu efsaneler, Bingöl'ün zengin kültürünü ve yaşanmışlıklarını anlatan birer pusula gibi bize rehberlik ediyor. Bu yazıda, Bingöl'de dolaşan yılların eskitemediği hikayeleri keşfe çıkacak ve şehrin efsanevi atmosferine bir adım daha yaklaşacağız.

Sülbüs Dağı Efsanesi

Bingöl'ün yaylalarının ötesinde, gökyüzüne yükselen Sülbüs Dağı, sivri bir koni görünümüyle dikkat çeker. Dağın zirvesindeki düzlük, sivri görüntüsünü uzaktan belli eder. Dağın zirvesindeki ziyaret ve heybetli görünümü, çeşitli efsaneleri de beraberinde getirir. Rivayete göre, genç bir delikanlı olan Sülbüs, güzel bir kız olan Starı'ya aşık olur. Ancak araya giren bir cadı, aşıkların evlenmelerine engel olur. Sülbüs, aşkından verem hastalığına yakalanarak ölür, ardından Starı da ölünce sevgilisinin yanına gömülür. Cadı, mezarlarını dikenli bir ağaç şeklinde filizlendirerek aşıkları ölümden sonra bile ayırmak ister. Sülbüs ve Starı'nın öteki dünyada bile birbirlerine kavuşamadıkları söylenir.

Bingöl Yaylaları ve Çoban Kavalı

Bingöl'ün geniş otlakları, adım başı sürülerle dolup taşar. Her sürünün başında bir çoban bulunur, ve her çobanın elinde bir kaval vardır. Bu kavalın melodiği, Bingöl yaylalarının sonsuz genişliklerinde yankılanır. Çobanların kavalındaki hüzünlü notalar, umutsuz bir aşkın nağmeleri gibi yürekleri dağlar. Efsaneye göre, bir çobanın aşkı, sürüsünü yönlendiren kavalının melodisiyle yanıp tutuşur. Bu efsane, Bingöl yaylalarının melankolik atmosferine renk katar.

Bingöl Göl Efsaneleri

Bingöl'ün dağlarında sıra dağlar ve bu dağların üzerinde birbirinden güzel krater gölleri bulunmaktadır. Rivayete göre, bir bölük asker, içecek su bulamadıkları bir sefer sırasında karşıda bir göl olduğunu öğrenir. Ancak dağın tepesine vardıklarında, birden fazla göl olduğunu fark ederler. Bu olay sonrasında, bu dağlara "Bingöl" denilir. Efsanelere göre, bu göllerden biri "ab-ı hayat" veya "hayat suyu"nu içer. Ancak hangi gölün bu özel suyu içerdiği bilinmez. Bingöl'ün gölleri, gizemli ve ölümsüzlüğe götüren sularıyla çevrili efsanelere konu olur.

Köroğlu ve "ab-ı hayat"

Bingöl'ün efsanelerinden biri de Köroğlu'nun "ab-ı hayat"ı arayışıdır. Köroğlu'nun bir gün "ab-ı hayat"ı bulduğu, ancak içmek üzereyken gölün coşması sonucu sudan içemediği anlatılır. Köroğlu'nun eline düşen köpük, ona ölümsüzlük getirmiştir. Ancak Köroğlu, bu ölümsüzlüğü elde edememiştir. Kırat adlı atının dağlarda yaşadığı ve gözle görülemediği söylenir.

Kaynak: Haber Merkezi