Tarımda yaşanan sorunların artık bir ‘beka’ konusu olduğunu söyleyen İzmir Ticaret Odası (İZTO) Meclis Üyesi ve Dikili Sera TDİOSB Başkanı Ali Osman Öğmen bir an önce çözüm bulunamaması halinde çok zor günler yaşanabileceğini belirtti. Türkiye’nin artık kendi kendine yeten 7 ülkeden birisi olmadığını açıklayan Öğmen, “Çiftçi sayımız son 10 yılda yarı yarıya azaldı, ekilen tarım arazileri azaldı, arz talep dengesine bağlı olarak gıda enflasyonu arttı, tarımsal girdiler 2-3 katına çıktı, köyden kente göç hızlandı. 2050 yılında nüfusumuz 110 milyon olduğunda zaten az olan üretimimiz bize hiç yetmeyecek. Tarım bizim için artık bir beka sorunu haline geldi” dedi.

Ali Osman Öğmen

“Para tarıma gitsin”

Köyden kente göç edeni geri döndürmenin çok zor olduğunu sözlerine ekleyen Öğmen, köylerde yaş ortalamasının 55-60’lara dayandığını söyleyerek gençlerin köylerde tutulabilmesi gerektiğinin altını çizdi. Öğmen, “Gençleri köyde tutabilmek için onlara ayrı bir teşvik ücreti verilebilir, sigortası devlet tarafından karşılanabilir. Köyünde kalmalarını sağlayacak sosyal ortamlar yaratılmalı. Tarım meslek liseleri etkin ve cazip hale getirilmeli. İZTO ve EBSO başkanlarımızın meslek lisesinde okuyup çalışanlar için önerdikleri askerlik muafiyeti bu lise mezunları için de geçerli olmalı. Artık hazine kaynakları kur korumalı mevduat sistemine (KKM), geçiş garantili otoyollara, uçuş garantili havaalanlarına değil, tarım sektörüne ve eğitim sistemimize aktarılmalı” diye konuştu.

“Garantili bitiş”

Çiftçi-Sen Genel Sekreteri Adnan Çobanoğlu ise sıralanan çözüm önerilerine katıldığını ve mutlaka hayata geçirilmesi gerektiğini söyledi. Hükümetin sözde tek kurul vermeden yaptırdığını iddia ettiği otoyol, köprü, hastane, havaalanı gibi tesisler için garantili araç geçişi, garantili hasta sayısı, garantili uçak sayısı gibi çeşitli garantiler verildiğini açıklayan Çobanoğlu, “Adeta Hazine’nin iliğini kurutan bu sistem tarıma yeteri kadar para aktarılmasının da önüne set oldu. Eğer bu garantiler verilmeseydi tarıma aktarılacak parayla bugün bambaşka bir ülke konumunda olurduk. Maalesef su sistemle tarım ’garantili’ bitti” ifadelerini kullandı.

Adnan Çobanoğlu

“10 yıl sürer”

Bugün başlansa bile tarımın istenen düzeye gelmesinin en az 10 yılı bulacağını aktaran Çobanoğlu, “Atıl durumdaki toprakların sürülmesi, çapalanması, gübrelenmesi bazen dinlendirilmesi gerekir ki tüm bunları göz önüne aldığımızda tarlalar 2-3 yılda en verimli hale gelsin. Fakat daha önemlisi işgücünün artırılması. Köyünden göç edenlerin çocukları artık çiftçiliği bilmiyor. Bu gençlerin tekrar köylerine dönmesi ve bu işlere sıfırdan başlaması gerekecek. Köye alışmaları, işleri öğrenmeleri ve azimli olmaları halinde 10 yıl sonra önemli bir gelişme elde edebiliriz. Bugün akaryakıt pahalılığı nedeniyle bahçesinde yetiştirdiği ürünü bile mazot parasından korktuğu için pazara götüremez halde” dedi.  

“Bıraktırmak istiyorlar”

Çiftçinin maliyetlerdeki artış nedeniyle pazarda maliyetine bile ürününü satamaz hale geldiğini açıklayan Çobanoğlu, “Çiftçi doğal olarak üretimden de köyünden de kaçıyor. Böyle olunca tüm dünyada hızlı bir şekilde üretici ve tüketiciler şirket tarımına muhtaç hale geliyor. Geçtiğimiz yıl Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) silolarını şirketlerin getirdiği hububatla doldurdu ve üreticiden ürün almadı. Üretici de ister isteme TMO’nun çok altına bir fiyata tüccara ürünü sattı. Benzer durum sofralık ve şaraplık üzümde de yaşandı. Küçük şarap işletmelerine piyasadan el çektirerek, üreticiden üzüm almasını engelleyerek, büyük şarap firmalarının üzüm almasını sağlıyorlar. Amaç şaraplık üzüm fiyatlarını aşağıya çekmekti. Bu da yetmedi Gürcistan ve benzeri yerlerden ÖTV’siz şarap ithalatı serbest bırakıldı. Aslında küçük üreticinin, aile tarımını yapanların tarlalarını şirketlere devrederek üretimi bırakmasını istiyorlar” şeklinde konuştu.

“Ev hayvanı alır gibi”

Geçmişte yaşanan bazı uygulamaların devleti zarara soktuğu gibi tarımın gelişimine de bir katkısının bulunmadığını aktaran Öğmen, “Tarım Bakanlığı geçmişte yem sorununu çözmeden sadece ev hayvanı edinir gibi inek desteği verdi. Bunun sonucunda kasaplara hayvanını kesime gönderen doktor, mühendisler gördük. Arazinin ekilip ekilmediğine bakılmaksızın üretime değil boş tarım arazisine destekler verildi” diye konuştu.

Köyde 3 harfli var

Çözüm önerilerini de sıralayan Öğmen, “Kooperatifler kanununda tarımsal kooperatiflerin yapısı ve etkisi düzenlenerek kooperatif çöplüğünden kurtulmalıyız. Kalan nitelikli kooperatiflere üye olmak için de devlet destekli avantajlar sunulabilmeli. Kemal Unakıtan döneminde kaldırılan tarımsal kooperatiflerin kurumsal vergisinden muafiyetleri tekrar sağlanmalı. Zira bu uygulama 3 harfli marketlerin önünü açtı. Tarımsal üretim kooperatifleri güçlü olsaydı bugün 3 harfli marketler ayrık otu gibi köylere kadar girmezdi. Bugünkü lojistik ve depolama maliyetleriyle domatesi ücretsiz bile alsanız Antalya’dan İstanbul’a ulaşım maliyeti sonrası kilogramı 20 liraya ulaştırıyor. Traktör ve yaş sebze meyve taşıyan kamyonlardan kullandıkları mazotun ÖTV’sini alınmamalı” ifadelerini kullandı.

Kaynak: Murat Ervin