Sanatçı, halka mal olmuş kişidir. Elbette onun bir siyasi tercihi vardır. Bunu sınırsız bir şekilde ifşa etmesi, fanatik bir siyasi tercihinden yana tavır koyması, yine onun tercihidir ve ancak; sonuçlarına katlanması gereken bir durumdur.

Sanatçı, halka mal olmuş bir kimliğiyle bu tercihini savunurken çok dikkatli olmalıdır.

Bunu göze alamıyorsa; hayranlarını da ona göre seçmelidir.

Cem Karaca gibi, Zülfü Livaneli gibi.

Orhan Gencebay Ve Eşi

Bugün böyle bir tablo ile karşı karşıyayız. Kimileri iktidara karşı,  kimileri iktidardan yana. Hepsi de kariyerlerini riske etmiş durumda ama kesin kararlılar.

Sonuç ne oluyor, biliyor musunuz?

Karşı gruptan hayranları tarafından sert şekilde eleştiriliyorlar. Bu ülkede eleştirilecek kişiler arasında yer alacağını var saydığımız Orhan Gencebay, yerden yere vuruluyor.

Kariyer, mariyer, hak getire. Yaptığı müzik bile es geçiliyor, hatta yerden yere vuruluyor.

Onun için sanatçılar, yani halka mal olmuş insanlar, siyasi tercihlerini kendilerine saklayıp bir hayat tarzı sürmelidir. Bunu yapamıyorlarsa ve tabii sonuçta yapmıyorlarsa ; sonucuna katlanmaları kaçınılmazdır.

Sakal olayına radikal bakış

Sakal, artık hacı-hoca fantezisi olmaktan çıkmış, adeti milli bir duruşa dönüşmüştür.
En tutucular bile sakal bırakıyor.
Yakışıyor, yakışmıyor; umurlarında değil. Onlar, modayı izlemenin keyfini çıkarıyor. 
Artık sakal sadece memurların bırakabilme cesareti gösterdiği bir şey değil.
Genel müdürler, müsteşarlar, bakanlar, sakal bırakıyor.
Dışişleri bakanımız sakallı. Cumhuriyet tarihimizin ilk sakallı bakanı belli.
Peki, bu gidişat hayra alamet mi?
Kestirmek zor. “Sakallı memur olmasın” diyenler var ama  “Dışişleri Bakanı’na sakal yakışmamış” diyen yok.
Sakalla ilgili bir de şöyle bir şey söz konusu. Sakaldan sakala fark var. 
Kirli sakal, az kirli sakal, top sakal…
Bizim kıt aklımızla bildiğimiz modeller bunlar.
Ama öyle değil. Sakalın çeşitleri varmış. Kare bir yüz için keçi sakalı,  yuvarlak bir yüz için balbo, kutu, çapa ve Van Dyke, oval yüz için Viking sakal, yine kare yüz için ördek kuyu, hipster sakal ve çene şeridi sakal türleri; çoğunu fark etmesek de modaymış.
Sakal, dünyamıza girmiş ve çıkmaya niyeti olmayan bir kaderimiz.
Onlara artık hacı-hoca gözüyle değil; entelektüel birer sakal fetişizmi gözüyle bakmamız gerektiğini unutmamalıyız.

Enkaz edebiyatına yasak

Son seçimler gösterdi ki, hangi partiye mensup olursa olsun; pek çok belediye, gelecek yönetime bir enkaz devretti.
“Kol kırılır, yen içinde kalır” diye bir söz vardır. Siyasi partilerimiz, buna uydular ve yeni başkanlara “Enkaz edebiyatı yapmayın” mesajı verdiler.
Böylece her şey sineye çekildi, yanlışlar doğru, günahlar sevap oldu ve çarkın dönmesine izin verildi.
Bu, yeni yönetime  “Meydan senin arkadaş” demekten başka bir şey değildir ve vahim bir zihniyet, sakat bir uygulamadır.
Bu mesajın ne anlama geldiğini, önümüzdeki beş yıl içinde artısıyla, eksisiyle görme imkanı bulacağız. 

İBRAHİM ORMANCI

Unutmayın ülkemiz bir deprem bölgesi. Beşikten mezara kadar beşik gibi sallanıp duracağız. Ona göre adam gibi depreme dayanıklı binalar yapalım yani!

***

Seçimden sonra iğneden ipliğe her şeye ZAM geldi. Eğer Kızılderili bir vatandaş olsaydım ZAMLI BAYKUŞ derlerdi bana kesin!

***

Survivor adasında ben de günlerce yaşarım...  Sıkıysa asgari ücretle Türkiye'de 1 ay yaşayın siz!

***

Altın fiyatları arttıkça artıyor. Çeyrek altın taktığım düğün sahibi beni eve Limuzin ile bıraktı. Anlayın gerisini!

***

Ortağına kazık atan insanların çok olduğu bir ülkede ORTAK AKIL nasıl olacak acaba?